|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
ŞAKRALAR, NADİLER VE YOGA FELSEFESİ
“İnsanoğlunda daha açığa çıkmamış
olan beceriler mevcuttur. Bu potansiyeller henüz her insanda uykudadır.
Sınırların ötesine geçmek için çabalayanlar hep var olmuştur.” diyor
Motoyama ve devam ediyor. Tantra yoga öğretilerine göre
insanın üç bedeni ve onlara bağlı olan ve her biri varlığın üç ayrı
boyutunda olmak üzere üç zihni vardır. Bu beden ve zihinler, farklı
varlıklar değil organik bir bütünün parçalarıdır. Her biri kendi boyutu
için gerekli ve bu boyuta özgü prana türü tarafından korunur. Her
beden-zihinde prana akışını kontrol etmek için enerji merkezleri ve bir
enerji kanalları sistemi vardır. Bu kanallara nadi, onları kontrol eden
merkezlere de şakra adı verilir. Bir şakra, her bir boyutta
bir kontrol sistemi olmasının yanı sıra, fizik boyut ile astral boyut
arasında ve astral boyut ile kozal boyut arasında bir karşılıklı değiş
tokuş merkezi olarak işlev görür. Astral bedendeki süptil prana şakralar
yoluyla, örneğin fizik boyut için enerjiye dönüştürülebilir ve orada,
fizik bedene gerekli hayat enerjisini sağlar. Ancak şakralar aktive
edildiklerinde daha başka yetiler de elde edilir. Örneğin boğaz
şakrası aktive edildiğinde
(uyandırıldığında, potansiyeli açığa çıktığında) astral enerji o kişi
tarafından oksijen, protein, yağ vb. olarak maddeleşir. İnanılmaz uzun
sürelerde toprak altında kalan ve yine de sağ çıkmayı başaran yogilerin
bu dönüşümü yaptığı kabul edilmektedir. Bunun ötesinde, şakraların
çalışması yoluyla fizik enerjinin astral enerjiye ve fizik enerjinin de
fizik boyut içinde psikolojik enerjiye dönüştürülebileceği
düşünülmektedir. Sonuç olarak şakra, beden ile zihin arasında enerji
dönüşümünü kolaylaştıran bir merkez olduğu kadar varoluşun iki komşu
boyutu arasındaki enerji aktarımı ve dönüşümü için bir aracı olarak da
görülür. Şakralar harekete geçirilip
uyandırıldıklarında insan sadece varoluşun daha yüksek alemleri hakkında
bilgilenmekle kalmaz, ayrıca bu alemlere girecek ve sonra da daha aşağı
boyutları destekleyip onlara hayat verecek gücü de kazanır. Bu yedi ana
şakra tarafından soğurulan prana, nadi ağı tarafından uygun şekilde ve
boyuttaki üç bedene ve zihne dağıtılır.
Nadiler Bazı öğretiler bedende
72.000, bazı öğretiler ise 340.000 nadi olduğunu söyler. Bunlardan 10,
12 veya 14 nadinin çok önemli olduğu kabul edilir. Bunların içinde ise
üç ana nadiye özel önem atfedilir. Suşumna, İda ve Pingala. Bazı
kaynaklar suşumnanın omuriliğe, ida ve pingalanın da omuriliğin iki
tarafındaki sempatik sinir sistemi ana hatlarına karşılık geldiğini
söyler. Upanişadlar ve diğer kaynaklara göre suşumna, omuriliğin merkez
kanalında yer alır. İda ve pingalanın ise kök şakrasının iki tarafında
başlayıp her iki burun deliğinde sona erdiği kabul edilir. Fizik
bedendeki nadiler ile akupunktur meridyenleri temelde aynı şeyler olarak
kabul edilebilirler. Upanişadlar, Hinduizmin dinsel esaslarına ait en
eski yazıtları olan ve MÖ. İlk bin yılın ilk dönemlerine dayanan
Vedalar’ın bir bölümü olarak kabul edilir. Bazı yoga öğretmenleri ve
araştırmacıları nadilerin, süptil maddeden oluşmuş olmaları nedeniyle
aslında astral bedenin öğeleri olduklarını savunurlar. Bazı
araştırmacılar ise nadilerin kan dolaşımı ve sinir sistemi ile aynı şey
olduğunu iddia ederler ancak Hiroshi Motoyama bu fikre katılmaz.
Şakraların Uyandırılması Şakraları
uyandırmaya yönelik olan yoga hareketleri yani mudralar vardır. Bu
yöntemler çok eski çağlardan beri yoga ve çeşitli ekollerde uygulana
gelmiştir. Bilinen
kaynaklardan biri 10. yy’da Guru Goraknath tarafından yazılan bir
kitapçıktır. Bu kitapçıkta da anlatıldığı
gibi mudra ve asana denilen beden duruşları gevşeme, konsantrasyon ve
nefes egzersizlerine dayanır. Genel anlamda mudra terimi bütün şakra
uyandırma yöntemlerini içerir. Bunlar sadece vücut hareketleri değil,
öğrencinin içsel varlığında güçlü bir psişik etki oluşturarak ruhsal
ilerlemesini kolaylaştırır. Başlıca amaç; kundaliniyi uyandırmak, astral
boyutta prananın farkında olup üzerinde kontrol sahibi olmak ve çeşitli
paranormal yetenekler geliştirmektir. Gelişen paranormal yetenekler aynı
zamanda hem bireyin bedenindeki rahatsızlıkları giderir hem de bu birey
ruhsal şifa uygulamaları yapabilir. Pranayı kendi iradesiyle süptil
şakralar ve nadiler yoluyla iletebilir. Asananın anlamı, vücut ve
zihnin rahatlayıp bütünleştiği sabit bir “duruş” tur. Birkaç yüz asana
günümüze kadar gelmiş ve bunlardan yalnız 84 tanesi kitaplarda tarif
edilmiştir. Tantra kelimesi ise bilincin genişlemesini ve zihnin
kurtuluşunu amaçlayan bir ezoterik ruhsal uygulamalar sistemidir.
Uygulamada tantra, zihni ve bedeni arındırmak için asanaları, pranayama
bandhaları* ve mudraları kullanır. Şakraların çalışır hale getirilmesi
bu sistemin önemli bölümlerinden biridir. Şakraları iyi bir rehber
denetiminde uyandırmayan bireyleri çok çeşitli tehlikeler bekler. Öyle
ki birey uyandırılmış kundaliniyi ve şakrayı denetleyemezse ölebilir.
Anlatılan temel yöntem burnun ucuna bakarken her bir şakraya ayrı ayrı
konsantre olmaktır. Burnun ucuna bakmak, burun deliklerinde sona eren
ida ve pingala nadilerini, kök şakrasını ve kundaliniyi uyarır. Ayrıca
konsantrayonun etkilerini ikiye katlayacak bir yöntemdir. Önce
pranayama uygulaması ile yani nefesin düzenlenmesi ile prana toplanır;
sonra şakra belirli asanalar ve mudralarla fiziksel ve psişik olarak
uyarılır; son olarak da şakra, kanalize edilmiş prana akışıyla ve
doğrudan zihnin konsantrasyonuyla harekete geçirilir. Astral enerjiyi
veya pranayı bilinçli olarak kullanan kişilerde prana vücudun istenilen
bölümüne gönderilebilir, hatta başkalarına iletilebilir. Şifa etkisi
gözlenir. Şakraları
doğru yöntemlerle uyandırıp çalışır hale getiren bir kişi, varoluşun
daha yüksek evrelerine ulaşır. Şakraların açılması kişiyi ilahi dünyaya,
diğer bir deyişle yüce benliğin dünyasına taşır. Bilinçaltında kalan
kendini suçlama ve suçluluk duygusu zihnin dengesini bozar ve kaçınılmaz
olarak ruhsal gelişmeyi engeller. Bu nedenle sadece asanaları ve
pranayamayı uygulamak yetmez. Bilinçaltındaki olumsuz duyguları ve
inançları da temizlemek gerekir. Mesela Kalp ve alın şakralarına
yoğunlaşmak zihni temizlemek için etkili bir yöntemdir. Japon
geleneklerinde de var olan oruç ve su çileciliği, vücudun
metabolizmasını yavaşlatarak ve vücut işlevlerine bağlı bilinç
bölgelerini sakinleştirerek üst bilincin ortaya çıkmasını kolaylaştırır.
Hastalıklar, Ki Enerjisi ve
Beden Hareketleri Hint tıbbının
klasiklerinden olan Ayurveda’ya göre insan vücudu üç “salgı” tarafından
kontrol edilir. Balgam, gaz ve asit ya da safra. Bu üçünden herhangi
birinin işlevindeki düzensizlik vücut metabolizmasını altüst eder ve
hastalık oluşur. Örneğin
bedende bulunan gazların özellikle kol ve bacaklardaki, eklemlerdeki
nadilerin tıkanmasına ve ki enerjisinin sağlıklı bir şekilde
dolaşmamasına neden olduğu kabul edilir. Bu tıkanıklıkları açmak için de
pratik egzersiz serileri vardır. Çin tıbbında
da meridyen teorisi vardır. Vücuttaki enerjisinin dolaştığı 12 meridyen
kabul edilir. Bu meridyenlerin çoğu çapraz geçtikleri belli bir iç
organla bağlantılıdır. Meridyenlerin bitiş noktaları el ve ayak
parmaklarında bulunurlar ve sei (iyi) noktaları olarak bilinirler.
Örneğin akciğer meridyeninin sei noktası elin başparmağında bulunur,
kalın bağırsak meridyeninin sei noktası da işaret parmağının ucundadır. Sei
noktaları, ki enerjisi meridyenlere bu noktalardan girip çıktığı için
çok önemlidir. Akut hastalık durumunda bu noktalara yapılan akupunktur
tedavisinin hemen sonuç verdiği bilinir. El açıp kapama ve ayak
parmaklarını bükme egzersizi de sei noktalarını harekete geçirir ve daha
iyi bir ki yani prana dolaşımına olanak sağlanır. Çin tıbbının
en eski yazılı metni ve yukarıdaki bilgilerin asıl kaynağı olan Sarı
İmparatorun Dahili Tıp Kitapçığı dizlerin ve dirseklerin gen (kaynak)
noktalarıyla yakından bağlantılı olduklarını ve iç organ hastalıkları
üzerinde etkileri olabileceğini belirtir. Gen noktaları ya el ya da ayak
bileğinde veya sei noktası ile eklemin arasında bulunurlar. Belirli
meridyenlerle bağlantılı iç organlardaki hastalıklar genelde gen
noktalarında yansır ve bu noktalara tedavi uygulanması önerilir. Bu
yüzden el ve ayak bileklerini büken ve döndüren egzersizler gen
noktalarını çalıştırır ve on iki meridyenle bağlantılı iç organların
işleyişlerini normalleştirir. Dizlerin ve dirseklerin döndürülmesi
faydalıdır. Kalçaların ve omuz eklemlerinin çalıştırılmasının da benzer
etkileri vardır.
*Bandha :
“Bandha” organizma üzerinde “pranayama” (nefes egzersizleri) etkilerini
güçlendirmek için yogada kullanılan tekniklerden bir tanesidir.
Kaynak Kitap: Şakra Teorileri, Dr. Hıroshı Motoyama, Ruh ve Madde Yayınları
|
|||||||||||||||||||||||||||||||