anasayfa hakkimizda linkler iletisim
   
   
   
SİTE PLANI
Şifa Nedir
Bireysel Hizmetler
Uygulamalar & Teknikler
Eğitimler
Psişik Korunma
Aura ve Enerji Alanı
Tamamlayıcı Yöntemler
Ruhsal Şifacılar
Yazılar
Kitaplar
 
 
 
   

KENDİ KENDİNİ YÖNETEN NÖROPLASTİSİTE

Meditasyona Bir 21. Yüzyıl Bakışı

 

Dr. Rick Hanson

 

Aşağıdaki diyalog, Noetic Sciences’ın Noetic Scienceı Keşfetmek isimli tele-seminerlerinden alınmış ve düzenlenmiştir. IONS[1] Araştırmalar Müdürü Cassandra Vieten, nöropsikolog ve meditasyon öğretmeni olan, nöropsikolog[2] Richard Mendius ile birlikte Buddha’s Brain: The Practical Neuroscience of Happiness, Love and Wisdom (Buda’nın Beyni: Mutluluk, Sevgi ve Bilgeliğin Uygulamalı Nörobilimi) isimli kitabın yazarı olan Rick Hanson ile konuşmuştur.

 

Vieten: Derin düşünce nörolojisi (sinirbilimi) tam olarak nedir?

 

Hanson: Geniş kapsamlı tanımıyla, insanlar dini uygulamalar yaptıklarında beyinde neler olduğuyla, böyle pratiklerle beynin nasıl değiştiğiyle ilgili bir çalışmadır.

Derin düşüncelere dalmak tanımlaması kulağa bir fantazi gibi gelse de; biliyorsun, yukarıya yıldızlara bakmak, okyanusa gidip onun büyüklüğünü hissetmek veya bebeğinizin gözlerinin içine bakmak ve Yüce Meryem, ben sana nasıl sahip oldum ve sen beni nasıl buldun! diye düşünmek gibi. Tüm bunlar, derin düşüncelere dalmaktır. Buna ilave olarak, bütün büyük dinlerin, biçimsel düşüncelere dalma pratikleri vardır. Ama insanlar, düşüncelere dalmak aktivitesiyle, Tanrı ile veya bunun gibi bir şeyle iletişim şeklinde çerçevelendirmeden de uğraşabilirler.

Düşüncelere dalmak geleneğinin en iyisi, benim bildiğime gore Budizm’dir. Bu aynı zamanda, Batı bilimiyle de birbirine en iyi karşılık gelen gelenektir; meditasyon uygulayıcılarının çoğu Budistler olagelmiştir. Araştırmaların büyük kısmının Hindu geleneğininin içinde yer etmiş, transdantal meditasyonu uygulayanlarla yapılmış olması tartışmalı olsa da.

Derin düşünce nörobilim alanı daha yeni gelişiyor; beyin bilimi hakkında bilginin ortaya çıkmasının hemen ardından gelişti. İnsanlar günümüzde, beyin hakkında 1990 yılında bildiklerinin iki katı bilgiye sahipler ve ben de şunu söylemeyelim ki bilim de günümüzde insanlar derin düşüncelere daldıklarında beyinde ne olduğuyla ilgili yüz kat bilgiye sahiptir.

Size birkaç örnek vereceğim. Rutin olarak meditasyon yapan birinin beyninde meydana gelen kalıcı değişikliklerden birisi, beynin daha kalın hale gelmesidir. Başka bir deyişle, rutin olarak meditasyon yapan birinde sinapslar[3], sinaptik ağ örgüsü ve kılcal damar katmanları (glukoz veya çalışır durumdaki bölgelere oksijen gibi metabolik maddeleri taşıyan ince damarlar) oluşur ki bir MRI[4], beynin iki büyük bölgesindeki ölçülebilir kalınlaşmayı gösterir. Bir tanesi, alnın hemen arkasında bulunan prefrontal kortekstedir. Bu bölümün görevine, dikkatin kontrolünü yönetmek de dahildir: bir şeye bilinçli olarak dikkatini vermek. Bu değişiklik bir anlam ifade eder çünkü bu, meditasyon yaparken veya dini uygulamalarla uğraşırken gerçekleştirdiğiniz şeydir. Büyüyen ikinci beyin bölgesi, insula denen oldukça önemli bir parçadır. İnsula, hem bedenin içsel halini hem de empati için temel olan başka insanların hislerini takip eder. Dolayısıyla, rutin olarak kendi bedenlerine odaklanan insanlar -bazı dikkat çalışmaları yoluyla- insulalarını kalınlaştırırlar ki bu onların kendi farkındalıklarını ve empatiyi daha fazla arttırmalarına yardımcı olur. Bu, zihin değişirse beyin değişir veya Kanadalı psikolog Donald Hebb’in dediği gibi, birlikte ateşlenen sinir hücreleri birbirine bağlıdırlar, fikri olan nöroplastisite[5] için iyi bir örnektir.

Düşüncenin sinir sistemi yoluyla akan maddi olmayan bilgi olduğunu sanıyorum. Budizm zihnin, üzerinde durduğu şeyin şeklini aldığını öğretir veya daha doğrusu, beyin, zihnin üzerinde durduğu ne ise onun şeklini alır. Dolayısıyla, düzenli olarak zihniniz pişmanlık, kin, diğerleriyle tartışmalar, kendine kızma -bilirsiniz, kafanızın arkasında sürekli konuşan, aslında sizin bir hiç olduğunuzu, keşke insanlar daha iyi bilseydi vb. diye söylenen ses- üzerinde durursa beyniniz o yönde değişecektir çünkü birlikte ateşlenen sinir hücreleri -daha iyi ya da daha kötü için- birbirine bağlanırlar. Diğer taraftan, zihniniz iyi giden şeyler, minnettar olduğunuz şeyler, diğerleriyle olan iyi bağlantılarınız, iyi özellikleriniz, bir gün içerisinde başardıklarınız, dünyadaki olumlu koşullar gibi sağlıklı temalar üzerinde durursa, sinirsel substrat[6] ve pozitiflik çevrimi oluşturur.

Bu bilgiyi, dünyanın açık bir şekilde bıçak sırtında olduğu bir zamanda, inanılmaz derecede heyecan verici buluyorum. Kendi kendini yöneten nöroplastisitenin temel becerisi -diyelim ki mutluluk, sevgi ve bilgelik sinirsel ağ yapısının kasıtlı olarak aydınlatılması- müthiş bir kaynaktır çünkü aşırı ısınan bir dünyanın meydan okumasıyla karşı karşıyayız. İnsanlar, açgözlülük, nefret ve vesvese tarafından tahrik ediliyorlar ki bunlar Budizmin tanımladığı üç zehirdir. Mağara adamı zihinlerimiz, nükleer silahlarla donatılmıştır.

 

Vieten: Derin düşünceler nörobilim alanı yeni filizlenmesine rağmen -gazete başlıklarında, radyo ve televizyon programlarında ve hatta Time dergisinin kapağında- zihinlerimiz ve öznel deneyimlerimiz arasındaki ilişkinin bedenimiz ve beynimiz üzerinde fiziksel etkilere, dramatik ve hatta kalıcı etkilere sahip olmasını anlamak yine de bir çığır açmaktadır. Zihni nasıl tanımlarsınız?

 

Hanson: Filozofların binlerce yıldır yazıp, tartıştıkları şeyler hakkında konuşuyoruz. Son zamanlarda Batı’da, tüm spiritüel malzemeden dev bir salata oluşturmaya benzeyen çok büyük bir hareket var. Bu, önemli başlıklarla uğraşırken kelimeler hakkında net olmamızda yardımcı olur, o zaman ne hakkında konuştuğumuzu biliriz.

Temel olarak, sinir sisteminin, madde olarak ve madde yoluyla, yani aynı zamanda enerjinin de (E=mc2) beyinde merkezlendiğini düşünüyorum. Bu, geniş bir şekilde tanımlanmış maddeselliktir. Zihin, bu maddesel sinir sistemi yoluyla bilgi akışıdır. Maddesel olmayan bilgi, o ya da bu tür bir fiziksel substrat yoluyla taşınır -daha doğrusu, temsil edilir- ki bu, ya hava moleküllerinin titreşimidir çünkü ses dalgaları hava molekülleri yoluyla hareket eder, ya İnternet içinde seyahat eden sinyallerdir ya da bu telesemineri ileten cep telefonu kulesidir. Bu sadece benim görüşüm değil aynı zamanda nöropsikolojideki[7] bununla ilgili genel düşünme şeklidir.

Bilginin sinir sisteminin içinde akışı bilgisi ile zihnin tanımında, herhangi bir zamanda zihnin büyük bir kısmının farkındalığımızın dışında olduğu -ve aslında zihnin büyük kısmı sonsuza kadar farkındalığımızın dışındadır- netleşir. Birisi rutin bir şeyler yaptığında, bir kahve fincanını kaldırmak veya kulağını kaşımak gibi, beynin farklı yerlerindeki gömülü motor komutlar bilince ulaşmaz. Elimize bakıp “Tamam, el, havaya kalk,” demeyiz. Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Bir şekilde sadece niyet ederiz ve bu işe yarar, değil mi? Bu, bizim farkındalık alanımızın dışıdır. Bu yüzden, burada bulduğum paketlerden bir tanesi, kendi farkındalık alanımızda bulduğumuz şeye ayrıcalık tanıma eğilimimiz olmasına rağmen, bu tüm zihin buzdağının sadece tepesidir.

Yapabileceğimiz faydalı şeylerden bir tanesi de dikkatimizi kullanmaktır. Dikkatli dikkat, üzerinde durduğu şeyin ne olduğunu ve beynin içine neyi çektiğini aydınlatan, spot ışıkla elektrikli süpürgenin kombinasyonu gibi bir şeydir. Odaklanmış dikkat alanının içindeki her ne ise onun için nöroplastisitenin gücü arttırılmıştır. Ve sinir sistemi yoluyla bilginin bilinçdışı hareketi açısından birlikte ateşlenip birlikte bağlanan sinir hücreleri, yani dikkat alanı odağında ateşlenen sinir hücreleri özellikle dikkati sürdürürler; bu sinir hücreleri gerçekten ve gerçekten birlikte bağlanırlar. Doğa Ana, bilinçli deneyimlerimizden böyle öğrenmemizi istemiştir. O yüzden, burada önemli nokta, dikkatli dikkati, farkındalığımızın bizim için yararlı olan şey üzerinde olması ve sonra birlikte ateşlenen bu sinir hücrelerini elde etmek için ustaca çalışması için kullanmaktır ki böylece onlar kendi içimizdeki sağlıklı eğilimleri birbirine bağlasınlar.

 

Vieten: Elektrikli süpürge benzetmesi kullandınız ve bana öyle geliyor ki birçok insan günlük hayatında elektrikli süpürgenin “tersini” deneyimliyorlar, yani dikkatlerinin odağını daha çok etraflarında onları cezbeden şeylere yönlendiriyorlar. Bunlar bazen yararlı ama diğer zamanlarda bizim için çok da iyi değiller. Yararlı olmayan bu şeylerin istemsiz “içeri çekilme”si ile çalışmamıza nasıl öneri getiriyorsunuz?

 

Hanson: Doğada besin zincirinin tepesinde hayvanlar olduğu tanımlamasını yaparız ve bu üç buçuk milyar yıllık bir evrimin ürünüdür; özellikle de sinir sisteminin altı yüz milyon yıllık evrimi. Bu uzun koşuda, dikkatlerini uzun zaman periyotlarında iyi olan şeylere yöneltmekte başarılı olan atalar yenmişlerdir çünkü gölgeler, sinsice yaklaşanlar, kargaşalar ve bunun gibi şeyler için sinirsel tarama yapmıyorlardı. Bizler, çok sinirli ve çok huysuz ataların büyük, büyük, büyük, büyük torunlarıyız. Öyleyse, beynin tabiatında harfi harfine bir maymun zihni vardır. 

Hepsinin üstüne, bizler ADD (dikkat bozukluğu) kültürünün içinde yaşıyoruz. Topa tutuluyoruz. İnsanların gün içerisinde medya mesajlarıyla ne kadar uyarıldıklarına dair araştırmalar gördüm ve bu alandaki rakam aralığı onbinlerde değilse de binlerde. Bunları bilinçli olarak fark edemeyebiliriz ama bu mesajlar farkındalık alanımıza girerler. Şimdi bir gün içinde insanların, korku temalı ne kadar mesaj aldığını düşünün. Yani bir havaalanına gidin; her doksan saniyede bir, tehlike seviyesinin turuncu olduğunu söyleyen bir mesaj alırsınız ki bu korkutucudur çünkü turuncu, bildiğimiz gibi, kırmızıdan önceki renktir.

 Böylece, biyolojik eğilimimizin kombinasyonu, kişisel tarihimiz ve kültür bizi medyanın müthiş yoğunlukta gelen akışına alıştırır. Bu geniş bağlamda, eğitilmemiş zihnin, istekleri ya da korkuları adına -başka bir deyişle, çözülmesi gereken problemler adına- sürekli olarak tarama yapması tamamen anlaşılabilir bir şeydir. İşte bu yüzden, William James’in dediği gibi, dikkat için eğitim, mükkemmellik için eğitim olacaktır. Bu spot ışığı ve elektrikli süpürge üzerinde kontrolümüz olmazsa, bilişsel psikoloji ifadesiyle bu bir “uyaran bağıysa”, o zaman beynimizin zamanla nasıl değiştiği konusunda bir parça bile kontrolümüz yok demektir. Ve bu da iyi bir şey değildir.

 

Vieten: Uygulamalı nörobilim ve eğitim hakkında konuştunuz, öyleyse biz zihnin yapısını değiştirmeye başlayabiliriz. Bunu yapmaya başlamak için yollar nelerdir?

Hanson: Öncelikle bunu uygun bir bağlama yerleştirmek için binlerce yıldır kullanılan dikkat eğitimi metotları var ki insanlar bunları gerçekten yaparlarsa işe yarar. İnsanlar bazen, zihinsel eğitim yapan Olimpik atletler gibi, hayatları boyunca gün içerisinde saatlerce pratik yapan, derin düşünceye dalma uygulayıcılarından bahsederler. Nörobilimin eklediği ise bu metotların değerinin bilimsel kanıtıdır ve sabit bir dikkat içinde olduğunda beyinde neler olup bitttiğinin araştırılmasıyla da manastırda yaşamayan ama Manhattan’da arabalardan kaçan ya da buna benzer bir şey yapan insanlardaki dikkatin sinirsel substratını besleyen hedeflenmiş yolları öğreniriz.

Örneğin, burada beş adımdan ta da öneriden oluşan temel bir pratik var.  Herhangi biri bunlardan birini istediği ölçüde yapabilir. Fakat bunu araba kullanırken yapmayın ve rahatsız hissetmeye başlarsanız durmak konusunda özgür hissedin. Bu pratikleri gözleriniz açık veya kapalı yapabilirsiniz, yine de gözleriniz kapalı yapmak daha basit olabilir.

Başlamak için fakındalığınızı nefesinize getirin. Eğer dikkatinizi nefesinize getirmek konusunda sizi rahatsız eden herhangi bir şey varsa ki bir travmanın anısına sahip insanlarda bu olabilir, o zaman dikkatinizi kibarca hoş veya basitçe nötr bir şeylere yöneltin, örneğin ayaklarınızdaki hislere veya “Mutlu olmayı diliyorum”  veya “Ailemin iyi olmasını diliyorum” gibi bir cümleye.

Şimdi, bu uygulamayı yaparken dikkatinizin belirlediğiniz şey üzerinde birkaç dakika kalmasına niyet edin. İster nefesiniz, ister bir cümle veya başka herhangi bir şey olsun, zihninizin bu dikkat objesi üzerinde kalmasına niyet edin. İçinizde yukarıdan aşağı dikkatliliği hissederek ya da baştan sona “Burada dikkatli kalacağım,” gibi kelimeleri kullanarak niyet edebilirsiniz.

İkinci adım veya öneri gevşemektir. Aldığınızdan daha uzun nefesler verin ve dilinizin gevşemesine özen gösterin.

Üçüncü öneri ise mümkün olduğunca güvende hissetmektir. Bazen bu zorlayıcı olabilir çünkü savunmamızın seviyesini düşürmek bizi gerginleştirebilir ve böyle olursa, bulunduğunuz yerin muhtemelen korumalı ve rahat bir yer olduğunun farkına varmak için biraz zaman ayırın. Sizi hayatınızda destekleyen iyi insanları ve hayatın getirdikleriyle başa çıkmanıza yardımcı olan kendi gücünüzü hissedin. Bu kaynakla birlikte, savunmanızın seviyesini düşürmeyi ve hayata karşı daha az bağlanmış olmayı keşfedin.

Dördüncü öneriye doğru hareket ederken, basitçe iyi-olma duygularına açık olun. Hiçbir şeyi zorlamadan veya germeden, mutluluk ve minnettarlığın yumuşak hislerini teşvik edin. Örneğin, ormanlar beni mutlu eder ve portakalların kokusu için minnettarım. Sizin için hangisi uygunsa, pozitif duygu hissinin içinizi doldurmasına izin verin. Başka duygular da olabilir, negatif duygular bile olabilir; bunlara direnmeyin. O anda yapabildiğiniz en iyi şekilde dikkatinizi duyguya geri getirmeye devam ettikçe, bırakın gelip gitsinler.

Beşinci öneri, farkındalığınızın sınırsız bir uzayda olduğu duyusuna sahip olmaktır. Farkındalığın hiçbir kenarı, hiçbir sınırı olmadığını fark edin. Bir bakıma sonsuzdur, uzay veya gökyüzü gibi. Bu geniş uzayın içinde farklı deneyimler gelip gidiyor ve şimdi farkındalığınızın geniş uzayı içinde yükselen ve geçen deneyimlerin panaromik duyusuna sahipsiniz. Sınırsız, açık uzayda düşüncelerin, duyuların, seslerin, hislerin, arzuların, hatıraların vb. gelip gittiğine dair bir tür kuşbakışı görüşe sahipsiniz. Hissettiklerinizin içinde buna değer ne varsa keyfini çıkarmak konusunda özgür hissedin.

 

Vieten:  Alıştırma için teşekkürler.

 

Hanson: Bu beş adet basit önerinin, müthiş bir başlangıç pratiği olduğunu tekrar ve tekrar deneyimledim. Yaklaşık beş dakika alıyor ve pratikle birlikte, bu zamanı daha da kısaltabilirsiniz çünkü oraya nasıl gideceğinizi biliyorsunuz, o devreleri nasıl çalıştıracağınızı ve zihninizi sabitlemeyi biliyorsunuz.

Bu beş adım süresince beyinde neler olduğunu açıklamak isterim. Dikkatimizi nefesimize veya neyi seçtiysek ona odaklamak niyetiyle başlıyoruz. Yukarıdan aşağıya niyet ettiğimizde, pek çok yönetim sisteminin bulunduğu, alnın hemen arkasındaki beyin bölümü olan prefrontal korteksi çalıştırıyoruz. Aşağıdan yukarıya niyet etmeyi oldukça ilginç buluyorum; somutlaşmış bir his, duygusal olarak zengin bir duyum veya eğilim aldığımızda yaşarız bunu. Aşağıdan yukarıya niyet etmek çok güçlüdür çünkü bu limbik sisteme, yani duyguları içeren beyin zarının altındaki bölümlere bağlanır. Burası, niyetimizle ilişkili, duygusal anlamda pozitif ödülleri almaya başladığımız yerdir.

İkinci öneri, rahatlamadır. Modern hayatta sempatik sinir sistemiyle bağlantılı olan stres tepkilerimizi, kaç veya savaş sistemimizi süreğen şekilde etkinleştiririz. Bunu stres patlamasıyla başa çıkmak için geliştirdik ama bu süreğen stres değil ve ne zaman stresli olduğumuz hakkında dikkatli olmak da çok zor çünkü stres sekerek atlayan, maymun-zihin[8] eğilimleri beynin içinde etkinleştirir. Çevredeki kaplanları tararken bu maymun-beyni sakinleştirmek, başka bir deyişle, sempatik uyarılmayı sakinleştirmek önemlidir ve bunu yapmanın yolu da sinir sistemindeki parasempatik kanadı etkinleştirmektir. Burası, otonom sinir sisteminin dinlenme ve sindirme bölümüdür. Parasempatik sistemi etkinleştirmenin en müthiş yolu, nefes verişlerimizdir çünkü parasempatik sistem nefes verişi kontrol eder. Üç-on arası uzun nefes verme parasempatik devreyi çalıştıracak ve sempatik canlanmayı sakinleştirecektir. Benzer şekilde, parasempatik sistem sindirimi, dili veya dudakları gevşetmeyi idare ettiği için bunlar da onu çalıştırmaya yardımcı olur.

Üçüncü öneri, güvende hissetmeye odaklanır. Bu, çok önemli olmasına rağmen insanlar için genelde zordur çünkü bizde, benim “ kağıt-kaplan paranoyası” dediğim şey var. Aslında bizler tehditleri abartmak, fırsatları ve tehditlerle başa çıkmaya yarayan kaynakları küçümsemek üzere evrim geçirdik. Bunun, Afrika’da iki milyon yıl önceki gen kopyalarına geçmesi müthiş bir şey olabilecekken, yirminci yüzyılda hayatın niteliğini deneyimlemek kötü bir yoldur. Pek çoğumuz normalde olduğumuzdan daha güvende hissedebilir. İnsanları mümkün olduğunca güvende hissetmeleri için teşvik ederim çünkü hayatın içerisinde mükemmel güvenlik yoktur. Örneğin, hiçbirimiz yaşlanmaktan, hastalıktan veya ölümden korunamayız ama birçoğumuz, hayatla karşılaşma kapasitemiz içinde daha az tetikte, daha az destekli ve daha fazla kendine güvenli hissetmeye gayret edebiliriz.

Güvende olma duygusu bize dikkatlilikte yardımcı olur çünkü güvende hissetmediğimizde, sürekli olarak tehditleri tararız ki bu durum dışsal uyanık olma halini arttırır ve içsel kendinin farkında olmayı engeller. Muhtemelen Buda’nın aydınlanmasıyla ilgili anlatımlarda, sırtını ağaca vermesi hikayesinde bir yanlışlık yoktur. “Onun sırtına sahip” ağaç. Bu Buda’yı, vahşi varoluşun içindeki en öldürücü tehditten -arkasından- korumuştur ve bu, Mara ve diğer illüzyon kuvvetlerini ön taraftan, yani onlarla başa çıkabileceği yönden gelmeye zorlamıştır.

Dördüncü öneri iyi-oluş halini davet eder. Dikkatli olmak, maymun zihninin sürekli gaspının üstesinden gelmek için nefes alıp verme duyuları, şefkat dolu bir cümle veya bir dua gibi tek bir şeyin üzerine dikkatimizi odaklarız.  Bu odağı dikkat alanında tutmak için çalışan belleğin içinde tutmak gerekmektedir. Çalışan belleğin sinir substratının açık veya kapalı olabilecek bir tür kapısı vardır. Kapalı olduğunda, içerikleri orada kalır ve deneyimimizin içine aktardığı şeyle biz zihnin kararlılığını sağlarız. Dikkatimizi vermek istediğimiz şeyle kalabiliriz. Kapı, ödülü takip eden bir nörotransmitter[9] olan dopamin[10] yoluyla çalışır. Dopaminin sürekli akışı, kapıyı kapalı tutar. Kapıyı pat diye açan şey, ödül duygusu eksildiğinde olan dopaminde bir düşüş veya yeni ve daha tatlı ödüller tanıştırıldığında olan bir dopamin filizidir ve bir şeye dikkatimizi yönelttiğimizde bizim dikkatimizi dağıtır.

Dolayısıyla, bu pratikte, iyi-olma hislerini teşvik ettiğinizde iki şey yapıyorsunuz. Kapıyı kapalı tutan sürekli bir dopamin akışı yaratıyorsunuz ve çok ödüllendirici dopamin akışını yönettiğiniz için bir dopamin filizi almıyorsunuz. Bu iki şey, çalışan belleğin kapısını kapalı tutar ve böylece zihni istikrarlı kılar.

Son öneri olan farkındalık alanının sınırsız uzay olduğunu fark etmek, yanal ağların -dikkatli, açık, geniş farkındalıkla bağlantılı başımızın yanındaki devrelerin- etkinleştiğini gösteren bazı yeni araştırmalarla bağlantılıdır. Bu durum insanları güçlü bir benlik duygusu ile, ben-kendim-ve-bana ile plan yapan, geçmişi düşünen, lisanı kullanan ve soyutlamayla meşgul beynin merkezindeki devrelerdeki olağan zihin durumunun dışına çıkarır. Bunun için bir yer olmasına rağmen, modern hayat, bu ortahat ağların etkinleşmesi üzerinde fazla durur ve birlikte ateşlenen sinir hücreleri beraber bağlandığı için bu bölgelerde güçlü bir takviye elde ederiz. Bu yüzden yanal ağları istikrarlı bir şekilde etkinleştirmek bir eğitim gerektirir. Yanal ağları etkinleştirmenin yollarından birisi de panaromik görüş yoluyladır. Başka yollar da vardır, mantıklı şeyleri bilmemek ve bunlara ihtiyaç duymamak gibi ama en kolay yollardan biri sınırsız bir farkındalık duyusunun geliştirilmesidir: kuşbakışı, panaromik bakış.

Bu son derece basit beş öneri, iyi bilime dayalı temel bir uygulama oluşturur. Bu, kendi kendini yöneten nöroplastisiteye iyi bir örnektir. Bu uygulama, dikkatli dikkatin sinirsel substratlarını güvenilir bir şekilde uyarır ve zamanla bu uyarım, onları doğal olarak güçlendirir çünkü birlikte ateşlenen sinir hücreleri beraber bağlanırlar. Bu bilgiyi şefkat, özgüven, esneklik, ruhsal kavrayış ve derin konsantrasyonun sinirsel substratlarını arttırmak için kullanabiliriz. Müthiş, değil mi?

 

http://noetic.org web sitesinden (Journal of Noetic Sciences, Sayı 9, Nisan 2011) alınan makaleyi çeviren: Sonay Sunucu.

 


[1] Institute of Noetic Science [Noetik (akli faaliyetle ilgili) Bilimler Enstitüsü]. RM

[2] Sinir sistemi ve psikolojik davranış arasındaki bağlantı ile ilgili olan uzman psikolog. RM

[3] Sinir sinyallerinin, bir sinir hücresinden diğer sinir hücresine iletildiği veya baskılandığı iki sinir hücresinin birbiriyle bağlantı kurduğu yer, kavşak, sinapsis. RM

[4] Manyetik rezonans görüntüleme yöntemi. RM

[5] Nöroplastisite, çeşitli iç ve dış uyaranlara bağlı olarak beyindeki nöronların ve bunların oluşturduğu sinapsların yapısal özellikleri ve işlevlerindeki değişiklikler olarak tanımlanabilir. RM

[6] Enzimin üzerinde etkili olduğu özel madde. RM

[7] Nöropsikoloji, davranış ve sinir sistemi fenomeni arasındaki bağlantıyı inceleyen bilim. RM

[8] Oturmamış, yerinde duramayan, değişken, kaprisli, hayalperest, kararsız, şaşkın, kuşkulu, dizginlenemez zihin anlamına gelen Budist bir terimdir. RM

[9] Nörotransmitter, sinirler arası kimyasal iletici, sinir sistemi boyunca kimyasal bilgi taşıyıcı. RM

[10] Dopamin, hareket ve duyguyu düzenlemek için beyin ile birlikte çalışan sinir taşıyıcısı. RM

 

   
       

Sayfa başı