|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Hayatlar Arası Hayat Regresyonu
Paul Aurand
Böyle bir grupla konuşmaya başladığımda önce soru sorarak başlıyorum. Aranızda “ölüme yakın deneyim” yaşayan, “öteki tarafı ziyaret eden” var mı? Evet, birden fazla el kalktığını görüyorum. “Siz ne deneyimlemiştiniz?” “Ameliyat sırasında tünel gibi bir şeyden beyaz bir ışığa gitmiştim.” Sizi anlıyorum, pek konuşmadığımız bir konu değil mi bu? “Evet.” Avustralya’da Sydney’de bir regresyon konferansındaydım. Bir kişiye regresyon yapıyordum, önce çocukluğuna, sonra anne karnına, sonra da doğmadan önceki ruh haline götürdüm. Doğmadan önceki ruh haline gitmeye ya da fiziksel bedenlenmeler arasındaki ruh olduğumuz zamana gitmeye “hayatlar arası hayat regresyonu” diyoruz.
Uygulama yaptığım kişiyi zamanda geriye yönlendirmeye başladım. Çocukluk hatıralarına gitmeden önce tavanda bir yerde durduğu ve kendi bedenine ameliyat yapıldığı bir ana gitti. Aslında göstermeyi düşündüğüm deneyim bu değildi ama bu oldu. Kalbi durmuştu ve doktorlar onun bedeni üzerinde çalışıyorlardı. Kalbi durmadan biraz önce kalp ameliyatı geçirmişti. Bu sırada göğüs kafesi sıvıyla dolduğu için kalbi durmuştu. Bu nedenle sıvıyı boşaltıp kalbini tekrardan çalıştırmaları gerekmişti. Adam bu sırada bedeni üzerinde çalışan doktorların çılgınca çabasını görmüştü ve çalışmalarının tümünü anlattı. Doktorlar onun bedeni üzerinde çalışırken o, odadan çıkıp bekleme odasındaki karısının yanına gitti. Normalde o bekleme odasına hiç gitmemişti fakat bu sırada o odadaki mobilyaları falan tarif etti. O odada bekleyen karısının düşüncelerini de anlattı. Adam ameliyata girmeden önce doktorlar karısına “belki başaramayabiliriz” demişler, “kalbinin durduğunu ve geri getiremeyebileceklerini” de söylemişler. Çiftin on bir tane çocukları varmış, bekleme odasındaki adamın karısı adam ölürse yapacağı işleri düşünmekteymiş. Sağlık sigortası, şu çocuğun şu işi falan diye. Regresyon sırasında adam karısının ne düşündüğünü anlayınca biraz hayal kırıklığına uğradı. Çünkü karısı o ölürse yapacağı işleri düşünmekteydi. Regresyon deneyiminden sonra eve gidince regresyondaki algılamalarını karısıyla konuşmuş çünkü bu durumu normalde hatırlamıyordu, ancak regresyon sırasında hatırladı. Karısı da adam ameliyattayken bekleme odasındaki düşüncelerinin doğru olduğunu ve adamın tarif ettiği mobilyaların da aynı o şekilde olduğunu teyit etmiş.
Benim Deneyimim
On dört yıl kadar önce oğlumla birlikte bir göl kenarındaydım. Yağmur, bulut yoktu henüz ancak şimşek ve yıldırım seslerini duyuyordum. O zaman 3 yaşında olan küçük oğlum korktu ve eve gitmek istedi. O nedenle göl kıyısından ayrılıp arabaya gittik. Onu arabaya oturtup eşyaları yerleştirirken bana yıldırım çarptı. O an ne olduğunu anlamamıştım, tek bildiğim büyük bir patlamaydı ve her şey beyazlandı. Bu beyazlık nereden geliyor diye düşünme fırsatım bile oldu çünkü bayağı sürdü. Elektrik çarptı ve beni kafa üstü fırlattı.
Yıldırım çarpanlar 50 milyon volt elektrikle çarpılıyor. Lastik terlik giymiştim belki o izolasyonu sağlamıştır. Sonra yağmur ve fırtına başlamış. Bir süre bilinçsiz kalmışım. Uyandığımda hastaneye götürülüyordum. Genelde yıldırım çarpan insanlar yaşayamıyorlar. Ben ölmediğim için doktorlar pek çok test yaptılar, kobay oldum yani. Ondan sonra da birkaç tane fiziksel problemim oldu özellikle de hafıza konusunda. Mesela benzin almak için benzinciye gidiyordum, oğlum bana “baba ne yapıyorsun” diyordu, “arabaya benzin alacağım” diyordum, o da “şimdi yeni aldın ya” diyordu. Depo doluydu ama tekrar almaya kalkışıyordum. Birkaç ay sonra bu travmanın bir kısmını bedenimden serbest bırakmak için regresyon yaptım. Regresyon sırasında o ana döndüğümde bedenim yine aynen elektrik çarpmış gibi titremeye başladı. Tabi travmayı bedenden çıkarmanın iyi bir yolu bu. Ama aynı zamanda yıldırım çarpınca öldüğüm o kısa sürede ne olduğunu hatırladım. Aynen senin dediğin gibi o “ışığa” gittim.
Ölüme Yakın Deneyim
Yalnız ışığın içine girmeden evvel boşluk gibi bir yere gittim. Hiçbir şeyin olmadığı bir yer. Karanlık değil, gerçekte hiçbir şey yok. Ondan sonra ışık vardı. Ondan sonra da felsefe ve spritüel kitaplarında kavram olarak okuduğumuz “koşulsuz sevgi” diye tanımlanan boyuta gittim. Koşulsuz sevgiye her zaman inandım ve aslında özlediğim bir şeydi. Oraya gittiğinizde onu gerçekten deneyimliyorsunuz. Şimdi “hayatlar arası hayat regresyonu” yaparak bu “koşulsuz sevgiyi” gerçekten hissetmek ve anlamak için insanları oraya götürüyorum. Sadece bu deneyim bile bazı insanların hayatını, insanlarla olan iletişimlerini pozitif yönde tamamen değiştiriyor.
Sonra hayatın gözden geçirilmesi gibi çok enteresan bir şey oldu. Yargılayıcı bir şey değil de daha çok eğitimsel bir gözden geçirme. Biri oturup sizinle konuşuyor gibi de değil ama daha deneyimsel. Yirmi yaşımdan beri ben bu işleri yapıyorum. Bu işi yaparak insanların hayatlarına dokunuyorum. Hayatın gözden geçirilmesi sırasında, yaptığım iş nedeniyle hayatlarına dokunduğum bu insanların da takdirini deneyimledim. Gerçekten bunu hissetmek çok güzel ve gerçek bir deneyimdi. Birinin teşekkür ederim demesinden çok farklıydı, o takdiri gerçekten hissediyorsunuz.
Ben orada hayatın gözden geçirilmesini yaparken ışık enerjisi gibi olan bir takım varlıklar vardı. Dediler ki “bütün bu insanlara yardım etmek muhteşem.” “Evet” dedim. Ondan sonra hiç beklemediğim bir soru sordular bana, dediler ki “bütün bu insanlara yardım ettin ama peki kendin için ne yaptın, kendine nasıl özen gösterdin?” Bunu hiç beklemiyordum. İşte geri gittiğinizde öğreneceğiniz şeylerden bir tanesi bu.
Birçok kişi oraya gittikleri zaman geri gelmek istemiyorlar. Bir kere eve, yuvaya gittikten ve “koşulsuz sevgiyi” deneyimledikten sonra kim geri gelmek ister ki. Dolayısıyla oraya bir kere gittikten sonra iki durumla karşılaşırsınız. Ya buraya geldikten sonra orayı özlersiniz ve oraya geri gitmek istersiniz ya da orayla bağlantıda kalıp, sonra buraya gelip, burada yapmanız gereken neyse onu yaparsınız. Tabi hayatımla ilgili olarak keşfettiğim daha fazla şey vardı ama onlar çok kişisel olduğu için burada paylaşmayacağım. Benim için çok gerçek şeyler vardı. Ondan sonra en inanılmaz şey oldu. Muhtemelen hepiniz “birlik, bir olmak” kavramını okudunuz. Hepimiz biriz değil mi, kavramı anlıyoruz. Bana bütünün parçası olma deneyimini yaşattılar, her şeyle tamamen bir olmayı.
Tabi bu deneyimi bizim limitli insan sözcüklerimizle anlatmak çok zor. Ve çok enteresan olan ise bu bütünlük içinde yine de benlik duygusu vardı, onu kaybetmiyorsun, ama aynı zamanda bütünün bir parçasısınız. Ondan sonra da bana o bütünden ayrılma deneyimini yaşattılar. Bu hepimizin taşıdığı temel bir yara. Ondan sonra da bana hepimizi birbirimizden ayıran rekabet ve yargıdan, gerçekten yargısal olmaktan bahsettiler. Ve o birliği deneyimleyip sonra ondan ayrılmak çok acı vericiydi. Bence bunu, tekrar birlikte olma duygusunu çoğumuz özlüyoruz.
Dolayısıyla bu regresyon seansı fiziksel olarak benim iyileşmeme yardımcı oldu ve bu süreç beni bir arayışa itti. Ben zaten hipnoterapi ve regresyon yapıyordum. O zaman şunu araştırmaya başladım: “İnsanlar ölmek zorunda olmadan, onlar ölmeden önce bu ana onları nasıl götürebilirim.” Geçmiş yaşam regresyonu yapıyordum, o da buna yakındı ama benim için hala bir şeyler eksikti. Geçmiş yaşam regresyonunda kişiyi önce geriye çocukluğundaki hoş, keyifli anılara götürürüz. Bunu yaparken de insanların anılarını hatırlamaya çalışmak yerine onların ortaya çıkmasına izin vermelerini deneyimlemeleri için yaparız. O çocukluğuyla olan bağlantıları bir kere hatırladıktan sonra zihin, “tamam, gidelim, hatırlayalım” diyor. Sonra ana rahmine götürüyoruz. Tabi herkes geçmiş yaşam regresyonunu bu şekilde yapmıyor ama ben böyle yapıyorum. Rahimde olmak ruhun bedenle birleştiği zaman olduğu için gerçekten inanılmaz bir deneyim, tabi ki bilinçli zihnin çok ötesinde bir şey. Birçok kişi doğmaya hazır olmanın nasıl olduğunu hatırlıyor ve bazı ruhlar “yaşasın, bekleyemiyorum, hadi bedene gideyim” diyorlar. Bazıları da, “inanamıyorum, yine aynı şeyi yapmak zorundayım” diyorlar. Seanslardan birine en son çare olarak gördüğü bu seansı almak için Buenos Aires’den New York’a işini kaybetmiş bir anne geldi. Çocuğunu tek başına büyütüyordu, depresif ve intihara teşebbüs etmişti. Rahimdeki ana gittiğinde, doğmak için hissettiği heyecanını ve hevesini hatırladı. Bu bedene geldiği için, gerçekten doğacak olduğu için çok heyecanlı ve hevesliydi. Seansta bu heyecan ve hevesi sadece hatırlamakla kalmadı, bu duyguların enerjisini geri aldı ve evine döndü. Geçen ay bana mail attı, “depresyonum bitti, tekrar işe girdim, kendimi çok canlı ve hayat dolu hissediyorum.” Diyordu. Rahimde olunan süreç birçok ruhun dünyaya neden geldiklerini hatırladıkları yerdir. Hayata ne için geldiğini, neleri deneyimlemek için geldiğini orada da inceleyebiliriz.
Rahimde olunan süreci inceledikten sonra danışanı, bir önceki geçmiş hayatına yönlendiriyoruz. O hayattaki önemli olayları inceleyip, o hayattaki ölüm anına götürüyoruz. Kişi nasıl öldüğünü, ne şekilde öldüğünü objektif olarak gözlemleyebiliyor. Sonra da ruh boyutunda iken geride bırakmış olduğu hayatını gözden geçirmesini temin ediyoruz. Onlara sorduğumuz sorularla o hayattan kalmış olan düşünce tortularının, taşıdığı duyguların ve varsa almış olduğu sınırlayıcı kararların farkına varmasını sağlıyoruz.
Çünkü geçmiş hayatta olan her şey bu hayatta nasıl davrandığımızı, nasıl düşündüğümüzü, nelere inandığımızı etkiliyor. Dolayısıyla bu sadece tarihsel bir gözden geçirme olmayıp geçmişten gelen ve hala kişiyi etkileyen ne varsa onların terapi edilmesini temin ediyor. Mesela utanç, suçluluk, öfke vb. geçmiş hayatlardan geliyorsa bunu serbest bıraktırıyoruz ki zaten bunlar bu hayatı etkiliyor. Aynı zamanda geçmiş yaşamdaki yaralanmaları, fiziksel darbe alarak ölünmesi gibi deneyimler de bu hayattaki fiziksel bedeni etkileyebiliyor. Dolayısıyla regresyonda bu tip yaraları da şifalandırmak mümkün oluyor. Bu süreç ölüme yakın deneyime benziyor ama farklılıkları var elbette.
Michael Newton’ın Çalışmaları
Daha önce bahsettiğim gibi geçirdiğim ölüme yakın deneyimden sonra danışanlarımı “bu hale nasıl götürebilirim” diye araştırmaya devam ederken yaşadığım deneyimden 6-7 sene sonra yani 2001’de Michael Newton’ın ilk kez “hayatlar arası hayat” workshopu yapacağını duydum. Bilyay vakfı Nichael Newton’un kitaplarını basmış, bunları basmak büyük bir hizmet olduğu için kendilerine teşekkür ediyorum.
Michael Newton yapacağı workshopta asistanlık yapacak kişiler arıyordu ve ben asistan olarak davet edildim. Eğitimde onu çalışırken gördüm ve “işte bu” dedim. 30 yıl boyunca yedi bin regresyon seansını yönetmiş ve bunların da çok metodik bir şekilde dokümantasyonunu yapmıştı. Birkaç seans yaptıktan sonra ben gidip dinlenmek isterken o her seansı detay detay kaydetti. Geçmişe ve geçmişteki ölüm anına gitmek için, ölüm anından da ruh boyutuna yönlendirip kişilerin ruh boyutunda oldukları zamandaki deneyimlerine ulaşmalarını temin eden bir metot geliştirmişti. Bu yedi bin vakada herkesin deneyimi birbirinden farklı olmasına rağmen oldukça ortak noktalar da vardı. 200 kadar terapistin de benzer seanslarda aynı sonuçları aldığını biliyoruz.
Bu seanslarda gördüğümüz ve hep istikrarlı olarak tekrarlanan ortak noktalardan bahsedeceğim. Yalnız şöyle bir fark var, geçmiş yaşam regresyonunda yönlendirmeyi terapist yapıyor ancak “hayatlar arası hayat regresyonunda” yani ruh boyutundaki süreçte yönlendirmeyi, ruhun ihtiyacı olan rehberliği o boyuttaki rehber varlıklar yapıyor. Yani o süreçteki bir çalışmayı yapmak normal regresyon çalışmalarından biraz farklı oluyor. Özetle kişiyi ruh olduğu zamana çıkartıyoruz. Kişiler oraya gittikleri zaman rehberler, bilgeler, atalar, sevdikleri varlıklarla çalışıp rehberlik alıyorlar, biz de bir şekilde bu alanı sağlıyoruz.
Bedenden
Çekilme ve Uzaklaşma!
Birçok kişi bedeninden çıkıp ruh olduktan sonra bir çekilme hissediyor, bedenden dışarı doğru çekilme ve uzaklaşma veya kendileri gidiyorlar. Bedenden çıktıktan sonra bazıları yavaş, bazıları hızlı gidiyor. Ama genel olarak bakılırsa bir tünelden, bir boşluktan bir ışığa gidiyorlar. Ruh olarak oraya vardıklarında ya sevdikleri biri ya da rehberleri tarafından karşılanıyorlar. Ondan sonra da genelde şunlardan biri oluyor.
Hem ruhun gelişim seviyesine hem de geçmişteki deneyimlerine bağlı olarak bazen ruhların yaşadığı hayat çok zor oluyor. Dolayısıyla zor bir hayattan geldikleri için bir şifaya, yenilenmeye ihtiyaçları oluyor. Mesela ben, “hayatlar arası hayat regresyonu” seansını ilk yaptırdığım zaman o yenilenme alanına gittim. Tanımlamak, anlatmak çok zor ama silindirik bir ışık, ses gibi bir şey bütün bedenime geldi ve bu aslında ruh seviyesindeki şifalanmaydı.
Bazıları bu şifalanmadan, yenilenmeden geçiyorlar. Yenilenmeye ihtiyacı olmayanlar da hayatlarını gözden geçirmeye gidiyorlar. Bunlar da genelde rehberlerinin eşliğinde yapılıyor. Rehberler kişilere çok çok değişik şekillerde gözükebilirler, genelde komiktirler, hatta şaka bile yaparlar. Michael Newton’ın kitabında şöyle bir örnek var. Bir danışan “hayatlar arası hayat regresyonunda” ruh boyutuna vardığı zaman cennete vardığını düşünüyor ama onu ateş gibi, şeytan gibi bir varlık karşılıyor. Danışan diyor ki “yanlış bir şey olmalı, bu doğru olamaz.” Şeytan ona yaklaşıyor ve onu cehenneme götürmek için geldiğini söylüyor. Danışan “hayır” diyor çünkü hayattayken papazmış, insanlara vaazlar verdiği, cennet ve cehennemden bahsettiği ve onlara doğru yolu gösterdiğini düşündüğü için cennete gitmeyi hak ettiğini düşünüyormuş. Derken şeytan gibi görünen rehber maskesini çıkarıp gülmeye başlamış. Yani “mış” gibi yapıp ona bir ders vermek istemiş. Çünkü bu papaz insanlara, eğer iyi insan olmazlarsa cehennemde yanacaksınız dediği için rehberi ona bu oyunu oynamış. Rehberi de ona bunu öğretirken çok eğlenmiş.
Ben rehberimle hayatımı gözden geçirdiğimde pastoral bahçeler, her yerde sedefler falan vardı. Dedim ki bu Hollywood filmi gibi bir şey. Rehberim bana baktı ve omzunu silkti, birden bire her yer çöl oldu. “Sen çölü seviyorsun değil mi” dedi. “Evet, oraları kalbimi açar” dedim. Gerçekte orada bahçeler, çöller falan yok ama bizi rahat ettirmek için bize tanıdık gelen yerleri oluşturuyorlar.
Hayatı Gözden Geçirme
Bazen hayatı gözden geçirmek çok heyecanlı oluyor. Bazen rehber bakıyor ve hiçbir şey demiyor. Ya da “tamam bana hayatından bahset” diyor. Kişinin hayatını rehberle gözden geçirmesini istiyorlar ancak aslında bu kesinlikle yargılamak için değil, ruhsal büyüme için. Gözden geçirme bittikten sonra gidilebilecek iki olası yer oluyor. Birçok kişi ruh grubuyla buluştukları yere yani ruhsal ailelerine gidiyorlar. Genelde orada çok grup var, çok kalabalıklar. Hatta o gruplarda hala bu dünyadaki fiziksel bedenlerinde olanlar da var. Yani spritüel olarak bir parçası orada bulunuyor. Ama orada güzel olan şey şu; onlarla orada karşılaştığınızda onların egoları ve zihinsel halleri yok. İnsanlar orada ruh eşleriyle ve hayatlarındaki diğer önemli kişilerle, hatta bazen karşılaşmak istemedikleriyle bile karşılaşıyorlar. Bu karşılaşmalar çok enteresan oluyor çünkü hayatlarındaki birçok deneyimi neden yaşadıklarını açıklıyor ve anlamalarını sağlıyor.
İlk yaptığım seansların biride amcasıyla çok zor şeyler yaşamış bir kadın vardı. Bu hayatta amcası ona karşı çok acımasızmış. Ruh grubunda onu gördü, konuştu, beraber ağladılar. Dünyada kendisine çok zor şeyler yaşatmış olmasına rağmen orada koşarak boynuna sarılmış. Amcası demiş ki “sana bunu yaşatmak benim için çok zordu, ama sen bana söz verdirmiştin, dolayısıyla da sözümü tuttum ama benim için de gerçekten çok zordu.” Ve o seanstan sonra seansı alan kadının amcasına olan bakış açısı çok değişmişti. Yani bu seanslardan tek bir şey öğrendimse o da şudur: İnsan bakış açısından iyi veya kötü deriz ama ruhun büyüme sürecinde öyle bir şey yok.
Nişanlısı araba kazasında ölmüş olan bir kadın Varşova’dan beni görmeye gelmişti. Her gün çok büyük bir mutluluk ve neşe içinde yaşamışlar. İlişkileri bir yılı geçince de nişanlanmaya karar vermişler. Nişanlısı kızın ailesinin evine giderken arabası buzlu yolda kaymış ve genç adam ölmüş. Kız böyle korkunç bir felaketin niçin olduğunu çok merak ediyordu. Tam da “ruh eşini” bulduğunu düşünürken “ruh eşi” ondan koparılıp alınmıştı ve tanrı var mı diye sorguluyordu. Büyük bir trajedi değil mi? Seansta ruhsal boyuta geçip de ruh grubuna gittiği zaman nişanlısıyla karşılaştı. Gelip kıza sarılmış, yaşadıkları çok duygusal bir andı. Kız ona neden bu ayrılığı yaşadıklarını sorunca nişanlısı demiş ki “aslında seninle o zamanı geçirebilmem için benim hayatımı uzattılar.” Ne kadar farklı bir bakış açısı, tabi ki üzücü, zor bir şey yaşandı ama başka bir bakış açısı bu. Ayrıca nişanlısı kıza demiş ki “çok yakında biriyle karşılaşacak ve tekrar aşık olacaksın.” Elbette ki kız henüz bunu duymaya hazır değildi.
Konseyle
Buluşma!
İnsanların gittiği diğer bir yer ise üst katlarda bulunduğunu söyledikleri konsey. Oradaki yüksek varlıklarla birlikte oluyorlar ve genelde de yargılanacak mıyım diye endişeleniyorlar. Tabi ki bizler dinden, toplumdan böyle öğrendik. Ben kendi seansımda bu yere yaklaşırken “eyvah” diyordum. Kapıda girişi koruyan iki tane muhafız vardı. Beni durdurdular ve “burası yargı yeri değil, içeriye başın önde girme, dik durmazsan içeri giremezsin” dediler. Orası yargı yeri değildi.
Burası gerçekten sevgi dolu varlıklar tarafından hayatımızın en derin derslerini gözden geçirdiğimiz bir yer. Ruhumuzun en derin özünün bu dünyada öğrenmeye çalıştığı şeylerin gözden geçirildiği bir yer. Bu konularda bizimle konuşabilirler ama genelde bizi değişik geçmiş yaşamlara veya ruh olarak spesifik bir şeyler öğrenebileceğimiz birtakım yerlere götürerek onun deneyimini yaşatıyorlar.
Bu hakikaten çok gerçekçi bir deneyim, bunu anlatmak, tanımlamak çok zor. Ben bu çalışmaları on bir yıldır yapıyorum ve birini oraya götürdüğüm her seferinde hayretler içinde kalıyorum. Öğrenecek bir şey var ki hayatta birçok ders olduğu. Aslında ruhlar hayatlar boyunca öğrenmeye çalışıyorlar ve bu her zaman eğlenceli olmuyor. Ruhların gerçekten debelenip öğrenmeye, tam kavramaya çalıştığı şeyler var. Yakınlarda bu hayatta gerçekten korkunç olaylar yaşamış biri gelmişti. Sorusu da “neden bu kadar acı çekiyorum” idi. New York’ta 17 yıl psikoterapi görmüş ve sorunu hala çözülmemiş. Bu karmik konuyu çözebilmek için birkaç kere geçmiş yaşam regresyonu yaptık. Keşfettiği geçmiş yaşamları da oldukça tatsız hayatlardı, hayatlar boyu çok fazla acı çekme vardı.
En sonunda ruh olarak gidip rehberiyle karşılaştığında rehberi ona çok enteresan bir şey gösterdi ama o ne anlatmaya çalıştığını anlayamıyordu, bir türlü içselleştiremiyordu. Anlatılmak istenen şey onun anlayışının çok ötesindeydi. Bu nedenle rehberi onu bilgelerden oluşan konseye götürdü. Aslında konsey de ona rehberinin anlatmaya çalıştığı şeyi söyledi. Dediler ki “sen büyümek için acı çekmen gerektiğine inanıyordun, dolayısıyla da böyle oldu, oysaki böyle olması geremiyor, ama sen buna inandığın için böyle oluyor.” Danışan için bunu duymak çok üzücüydü çünkü hiçbir şekilde anlayamıyordu. Bu seansları evde tekrar dinlesin diye kaydettim. Çünkü seans bittiği zaman detaylar hatırlanmayabiliyor. Süreçteki önemli şeyleri not alıyor ve kişiyle tekrar üzerinde geçiyorum. Rehberinin ve konseyin dediğinin üzerinden tekrar geçtim ama yine anlayamadı. Yani bazen ruhun dersleri anlaması zor oluyor. Bazen aynı şeyin üzerinde çalışmak için dünyaya defalarca geliyoruz.
Genelde bu seanslar hem terapist hem de danışan için çok canlandırıcı, yükseltici bir şey. Bu odada kaç kişi evi, yuvayı özlüyor? İşte “hayatlar arası hayat regresyonu” oraya gitmenin bir yolu. Bunu kalp ve ruh seviyesinde deneyimlemenin ve deneyimleri de sizinle geri getirmenin bir yolu.
Bu koşulsuz sevgi benim içimde, benden alınabilecek veya kaybedilecek bir şey değil. O birlik duygusu benim deneyimim ve o her zaman orada. Reenkarnasyon enteresan bir kavram, onun olduğunu düşünmek, olduğuna inanmak başka bir şey ama en sonunda olduğunu “bilmek” çok muhteşem çünkü onu deneyimliyorsun. Paul Aurand’ın 7 Aralık 2013’de BİLYAY Vakfı’nda verdiği
konferanstan özetleyen: Fadime Çelik.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||