|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
HASTALIK YARARLIDIR
Dr. H. Tudor Edmunds
Teozofik bakış açısından hastalık, içsel insan için yararlı ve
ayarlayıcı bir süreçtir; sadece kötü şans veya talihsizlik değil, ruhsal
uyum da getirir.
Hayattaki her şey gibi, sağlık da temel karma
kurallarına uymaktadır. İnsanın bu kurallara karşı çıkıp da sonradan
bazı yeni şifa yöntemleri veya mucize ilaçlar sayesinde çabucak
sağlığına kavuşacağını ve sorunun kökeninde yatan hatalarıyla
uğraşmaktan kurtulacağını düşünmesi imkansızdır. Doğa aldatılamaz veya
doğaya rüşvet verilemez; doğa ancak çalışmasına ait bir işbirliğini hoş
karşılar.
Kozmik olarak bakıldığında bundan çıkarılacak
sonuç, tüm hastalıkların psikosomatik olduğudur; fakat bu her zaman çok
açık değildir. Çünkü insanın yaşam akışının, karmaşık varlığının hangi
boyutunda engellendiğini ve belirli bir hastalığın ortaya çıkmasına
sebep olduğunu anlamak bazen çok güçtür. Buna
rağmen, insanın ruhu ile rahatsızlıklarının arasındaki ilişki
netleştikçe, geleneksel tıp tarafından psikosomatik olarak tanınan
fiziksel rahatsızlıkların listesi de her geçen gün uzamaktadır.
Bu genel şikayetlerin bazılarını sıralamak
gerekirse, uzun süreli endişenin sebep olduğu mide ve bağırsak
ülserleri, belki de listenin en başında gelir. Astım ve egzama, genelde
yaşamın bir yönü hakkındaki bilinçdışı korkudan kaynaklanır. İkincil
kötü etkileri olan kanama ve felçle birlikte yüksek tansiyon, bilinçli
düzeyde uzun süreli endişe nedeniyle oluşur. Dahası en basitinden
obezite bile hayatta eksik olan bir mutluluğu fazla yiyerek telafi etme
arayışından kaynaklanır.
Tüm bu vakalarda, şimdiye kadar hep kronik
hastalıkları ele aldık. Akut enfeksiyonlar ise zihinsel kökenin izi bile
olmaksızın, açık bir biçimde fiziksel olarak görünür. Halbuki
derinlemesine incelendiğinde aşırı çalışma, aşırı düşkünlük, temiz hava
veya egzersiz eksikliği gibi basit sağlık kurallarının sürekli
çiğnenmesinin, eninde sonunda sistemde biriken toksiK ürünlerin
çoğalmasıyla birlikte akut bir hastalığa yol açtığı ortaya çıkar. Bu tür
krizlerde, çeşitli patojenik mikroplar, vücutta biriken artık maddelerle
beslenerek aktif rol oynayabilir ve karşılığında kendi toksik
maddelerini, toplam zehir yığınına ekleyebilir. Bu tür vakalarda,
çoğunlukla hastalığı yayan bakterileri yok etmeye veya hızlı çoğalmasını
durdurmaya dönük ilaçlar, antibiyotikler ve “benzer cevherler” verilerek
acil tedavi gerçekleştirilir ve hastanın savunmalarını geliştirene kadar
zaman kazanması sağlanır. Bu şekilde, ciddi bir zatürree, erken
aşamalarında penisilin verilmek suretiyle ölümcül bir sona varmadan
önlenebilir; fakat penisilinin hastalığı tedavi etmediği gerçeği,
hastalık sonrasındaki uzun iyileşme döneminde görülebilir. Burada sadece
hızlı bir zincirleme reaksiyon durdurularak zaman kazanılmıştır.
Kronik
Psikosomatik Hastalıklar
Kronik psikosomatik hastalıklara dönersek,
tedavinin gerçekleşmesi için hastanın işbirliği gerekmektedir. Hasta,
kendini yeterli oranda sorgulayarak ve şifacıdan sempatik yardım alarak,
yaşamsal engel teşkil eden sorunun temelindeki bazı alışkanlıklarını,
katı zihinsel tavrını veya yaşamındaki uyuşmazlığı ortaya çıkarabilir.
Bu tür bir şartı değiştirdiğinde veya -eğer bu gücünün ötesindeyse-
kendini ona alıştırdığında, hastalık yavaşça yok olur.
Bununla birlikte insanın, yaşamın zorluklarının
tam olarak göğüs gerilemeyecek kadar büyük olduğunu düşündüğü ve
bilinçdışı bir biçimde dayanabileceğinden fazlasıyla uğraşma
sorumluluğundan kaçışın yollarını aradığı zamanlar da olur. Yaşam
yükünün yarattığı bu korku, zihinsel ve duygusal boyuttaki yaşamsal
akışı etkileyerek insanın günlük sorumluluklarını azaltan veya onu daha
derinde yatan korkularından özgürleştiren kronik fiziksel bir
rahatsızlığı ortaya çıkarabilir. Bu tür bir hastalık, ancak hayatın
problemleriyle bütünüyle yüzleşebilme gücü geliştiği zaman tedavi olur.
O zaman gelene kadar, bir dereceye kadar rahatlama sağlansa da hiçbir
tedavi yöntemi kesin sonuca ulaşamaz.
Kronik hastalık vakalarında, özellikle yaşamın
erken safhalarında meydana geldiğinde ve olası nedenleri
bulunamadığında, göz önünde bulundurulması gereken bir faktör daha
vardır. Böyle bir durumda, mevcut hastalığı oluşturan karmik güçlerin
kökenleri, muhtemelen bir önceki yaşama dayanır; o koşullar altında
yeniden alışma sürecinin tamamlanması için yeterli zamanın bulunamaması
nedeniyle, süreç şimdiki yaşama taşınabilir.
Bu tür bir hastalığın şifası, yaratılan asıl
uyumsuzluk güçlerinin büyüklüğüne bağlı olarak, birkaç ay da sürebilir,
bütün bir ömre de yayılabilir. Köklerinin muhtemelen daha derinlerde
olmasına ve daha zor yok edilebilmelerine rağmen tedavi, sanki o
güçlerin kökeni bu enkarnasyondaymış gibi, ayn���� olacaktır.
Her Derde Deva Olan Bir İlaç Yoktur
Şifa sürecinin, bu engellerin aşılması olduğunu ve homeopati,
alopati (zıt tedavi yöntemi) veya osteopati gibi herhangi bir sisteme
bağımlı olmadığını görüyoruz. Geleneksel ya da değil, belirli bir vakada
bu yaşama gücünün gerekli düzeyde serbest bırakılmasını sağlayan
herhangi bir tedavi, hastanın kendi içinde derinden şifaya hazır olması
ve işbirliğine gitmesi koşuluyla, şifa verici bir sonuç yaratacaktır.
Hastalık nedenleri dört temel başlık altında toplanabilir:
Kazalar ve
Yanlışlıklar: Zararlı bir şeyin kasıtsız olarak yapılmasıdır.
Cehalet:
Bilgelikten yoksun zihnin sınırlamalarından kaynaklanan muhtemelen en
büyük nedendir.
Korku:
Abartılmadan ve normal bir işlev olarak belirdiğinde, aslında koruyucu
ve faydalıdır. Fakat cehaletin sonucu olduğunda, aşırıya kaçmakta,
duygusal boyutta yaşamsal sınırlamaya ve gerginliğe neden olmaktadır. Bu
da fiziksel bedende kendini göstererek değişik sistem ve organların
rahatsızlıklarını ortaya çıkarmaktadır. Felç ve çeşitli kalp
problemlerinin yanı sıra muhtemelen tüm nevrozlar da bunun örnekleridir.
Zevk
Düşkünlüğü: Bu, abartılmış korku gibi cehaletin ince bir şeklidir; çünkü eğer
insan tamamen bilge olsaydı, bedensel işlevlerinden aşırıya kaçmadan
zevk alırdı. Doğanın aldatılamayacağını ve eninde sonunda içgüdüsel
gereksinimlerinin ötesine gittiğinde, bedelini ödeyeceğini bilirdi. Zevk
düşkünlüğü tütün, alkol ve diğer zevk verici uyuşturucuların kullanımı
gibi, en başından itibaren zararlı olduğu bilinen bir unsuru içerebilir.
Kurban bu gerçeğin farkındadır, fakat aldığı zevkin daha sonra ödemesi
gereken bedele değdiğini düşünür ya da ondan kaçınırken bir şekilde
şanslı olabileceğini düşünür. Öte yandan insanın düşkünlüğü, fazla yemek
yeme veya fazla çalışmada olduğu gibi aşırıya kaçılmaması şartıyla,
zararsız bir doğaya da sahip olabilir.
Bu vakaların tümünde, insanın bir kimyacı veya
doktora, tüm kötü sonuçları yok edecek bir ilaç vermesi için para
ödeyerek, karma kanunundan kurtulabileceği inancı yatmaktadır. Bu tür
bir inanç aldatıcıdır, çünkü ilaçlar insanın eylemlerinin sonuçlarını
yok edemezler, sadece belirtileri azaltabilirler.
İnsanın şişmanlığı ve nefes alma sıkıntılarını,
doğanın kaprisine bağlayarak kendini kandırması ve bundaki sorumluluğunu
kabul edip evinde hiçbir ücret ödemeden aç kalmak yerine, bir kliniğe
giderek para ödeyip kendini aç bırakması, kendi eylemlerimiz için
sorumluluk almayı sıklıkla reddedişimize güzel bir örnektir.
Rahatlama
Tedaviden Daha Yaygındır
Şifacının verebileceği yardımın, genellikle hastanın zihinsel
tavrı ile kısıtlandığı ve radikal bir şifa yerine, bir derece rahatlama
sağlayarak hastayı tatmin etmeye dönük olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Acı
çeken insanoğluna her zaman yardım etmeye hazır olan Yeni Ahit’in büyük
şifacısı bile, kendi sınırlarını kabul etmiş ve kendi şifa güçlerini
hastalara hiçbir zaman dayatmaya çalışmamıştır. Bunun yerine, yardıma
ihtiyacı olan herkese, “Kapıda durup, kapıyı çalıyorum” demiştir. Bundan
sonra ilk açılışı yapması gereken, hastanın kendisidir.
Tüm terapi konularında, önemli bir gerçek sürekli
hatırda tutulmalıdır: Gerçek şifayı oluşturan doğadır; insan sadece
doğanın yolunu, onunla işbirliği yaparak kolaylaştırabilir; bu aynen bir
bahçıvanın, bitkilerinin gelişerek içlerinde saklı olanın en mükemmel
ifadesini sunması için en uygun toprak ve ortamı yaratmasına benzer.
Bahçıvan ne kadar denerse denesin, kimyasallardan ve topraktan yeni bir
gül veya zambak yaratamaz.
Çok hassas bir ameliyatı yapmakta olan iyi bir
cerrah, hastayı iyileştirmez; sadece hasta dokuları alarak veya yerinden
oynamış olanları düzenleyerek, onları doğanın şifa süreçlerini
gerçekleştirmesi için en uygun şartlarda bırakacak temelleri hazırlar.
Bir doktorun hastasına yardım edebileceği değişik
yollar vardır: Bazen basit bir tavsiyeyle, fakat büyük çoğunlukla
sempatik ve şefkatli anlayışla. Bu tür bir davranış, tüm bilinç
boyutlarında bir uyum atmosferi yaratır. Hastanın, ne olduğunu
anlamadan, içsel olarak rahatlamasına ve genelde hastalığa sebep olan
gerginlikten kurtulmasına yardımcı olur. Fakat bundan da fazlasında
şifacı, kendisiyle hasta arasında bir köprü yaratmış olacaktır ve bu
köprünün üzerinden şifacının kendi armonize edici güçleri, hastaya doğru
yol alır ve şifa güçlerini artırır.
Sempatik
Köprü
Her türlü kişisel şifada, doktor ve hasta arasında kurulan bu
sempatik köprü, muhtemelen en önemli faktördür. Hastada güçlü bir inanç
uyandırır. İster ilaçlar, masaj, radyan ısı ve “benzer doğaya sahip
cevherler” gibi kendine özgü faydalı güçleri olsun, isterse işe yaramaz
olduğu halde doktor ile hasta tarafından faydalı olacağına inanılan bir
tedavi olsun, kullanılabilecek her türlü fiziksel tedavinin etkisi
artar. Daha güvenilir bir tedavi başarısız olurken bazen etkisiz bir
tedavinin şifayı sağlamasının nedeni, işte bu sempatik köprüdür. Burada
şifa gücü, uygulanan tedavide değil, yaratılan sempatik anlayışta ve
şifacının olumlu yardım etme arzusundadır. Bu, şifacının daha süptil
bilinç boyutlarında yardım etmesini sağlar, aynı zamanda onu, doğanın
bazı şifa güçlerinin hastaya geçmesi için bir kanal yapar.
Bir kere sempati köprüsü kurulduktan sonra, hasta
tamamıyla işbirliği yapmak isterse, bu içten gelen yardım etme isteği,
uzaktan da aynı şekilde çalıştığı için, süreç sürekli tekrarlanabilir ve
sonuçlar genellikle muhteşem olabilir.
Aynı rahatsızlığın, neden bir vakada sağlık
yaydığı varsayılan bir kutu sayesinde; bir diğerinde ilaç sayesinde;
üçüncüsünde etkisiz bir hapla ve dördüncüsünde de dua ile iyileştiği,
şimdi daha iyi anlaşılabilir.
İlaç, sadece hastanın inanç ve işbirliğini
kazanmaya dönük etkili bir araç olarak kullanılabilir. Aynı zamanda ısı
uygulama veya ağrı kesici bir ilacın enjekte edilmesinde olduğu gibi,
ilacın kendiliğinden şifacı veya sakinleştirici işlevi de olabilir.
Bazen, ciddi bir duygusal çatışmayla uğraşmakta
olduğu gibi, ilaçların aşama aşama verilmesi gerekebilir. Böyle bir
vakada, zihnini meşgul eden ajitasyon nedeniyle hastayla sempatik bir
uyum yakalamanız imkansız olabilir ve hastaya her şeyden önce
sakinleştirici vermeniz gerekebilir. Daha sonra biraz sakinleştiğinde,
onunla iletişim kurmak ve daha derin bir tedaviye devam etmek mümkün
olacaktır. Eğer bir şifa oluşursa, hasta tedavisinin başarısını,
yanlışlıkla, duygusal zorluklarının çözümlemesi yerine, kullandığı ilaca
bağlayacaktır.
Kaynak:
Ruhsal Şifa
Yazar: Dr.
H. Tudor Edmunds Ege Meta Yayınları |
|||||||||||||||||||||||||||||||