anasayfa hakkimizda linkler iletisim
   
   
   
SİTE PLANI
Şifa Nedir
Bireysel Hizmetler
Uygulamalar & Teknikler
Eğitimler
Psişik Korunma
Aura ve Enerji Alanı
Tamamlayıcı Yöntemler
Ruhsal Şifacılar
Yazılar
Kitaplar
 
 
 
   

İNSANIN GİZLİ ANATOMİSİ VE ŞAKRALAR

 

Fadime ÇELİK

 

Binlerce yıldan beri var olagelen ve her çağda küçük bir grup tarafından ilkeleri nesilden nesile aktarılan kadim öğretilerin ortaya koyduğu ruhsal hakikatler bugün de takipçileri tarafından bilinmekte ve hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. İçinde yaşadığımız çağ, hakikatin bilgisine ve bu bilginin pratiklerini yapmak isteyenlere pek çok imkan sunmaktadır. Geçmişte hakikati arayan bir öğrencinin bir manastırda veya tapınakta yirmi–otuz yılda elde ettiği bilgi külliyatı bugün isteyen herkesin uzandığında alabileceği kadar yakındır.

Bilginin, isteyene bu denli yaklaşmasında şüphesiz ki insanlık olarak gösterdiğimiz şuur ataklarının, tekâmül yolculuğunun payı büyüktür. Her varlık, yaşadığı her enkarnasyon sürecinde pek çok ilkeye doğru uzanmakta, şuur ve idrak kapasitesi artınca da fiziksel duyularla algılanan gerçekliğin tek gerçek olmadığını fark etmektedir. Bugün bu farkındalığa ulaşamamış olanlarımız da eninde sonunda ulaşacaktır. Çünkü her varlık tekamül eder ve ruhsal gelişim evrelerini adım adım yaşar.

Bugünkü gelinen noktada görünen gerçekliğin tek ve mutlak gerçek olmadığını sezgileriyle anlayan, sezgilerinin peşine düşüp görünmeyen gerçekliği bilim kanalıyla da insanlığa görünür kılmaya çalışan bilim adamlarının sayısı gittikçe artmaktadır.

Bu bilim adamlarından biri hala hayatta olan Hiroshi Motoyama‘dır. Motoyama, merkezi Tokyo‘da olan Din Psikolojisi Enstitüsü‘nü kurmuştur. Bu enstitünün Amerika ve başka ülkelerde de şubeleri vardır. Motoyama, yaklaşık elli yıldan beri yoga yapan ve yoganın kazandırmayı hedeflettiği ruhsal içgörüleri hayata geçiren gerçek bir ruhsal şifacıdır. Felsefe ve klinik psikoloji dalarından doktora derecesiyle mezun olan Motoyama, insanın enerji bedenlerinin ve enerji bedenlerdeki enerji merkezleri olan şakraların varlığını ölçebilen cihazlar geliştirmiştir. Durugörü yeteneğiyle algılayabildiği duyularötesi gerçekliği insanlık için görünür kılmayı vazife edindiğini söylemekte ve bu yolda çalışmalarını sürdürmektedir. Bilimsel çalışmalarındaki yol göstericiliğin alın şakrasına yoğunlaşmak suretiyle edindiği bilgeliğe dayanmakta olduğunu itiraf etmektedir. Bilimsel araştırmalarında fizyolojik kayıt aygıtları olan AMI ve Şakra Aletini kullanmaktadır.

Bu aletleri kullanarak uzun yıllar yoga çalışmış insanlardan çıkan zayıf ışığı ve şakraların elektriksel varlıklarını ölçmüştür. Bunu, karanlık bir odada düşük ışık düzeyli bir kamera yardımıyla yapmıştır.  Motoyama AMI ve Şakra Aleti sayesinde sıradan bireyler ile yogilerin ve üstatların poligrafilerini ve EKG’lerini kaydedip karşılaştırmıştır.

AMI testlerinin sonucunda elde edilen bulgularda, psi yetenekleri duyular dışı algılama temelli olanların mide, dalak, böbrek ve idrar kesesi meridyenlerinde gözle görünen farklılıklar tespit etmiştir.

Şakra Aleti ile Asya’da yoga çalışmaları yapmış olan Dr. Tebecis üzerinde inceleme yapmıştır. Dr. Tebecis’in denek olduğu çalışmada solar pleksus ve kalp şakraları seçilmiş. Bu şakraların önündeki elektrik titreşimleri toplam üç dakika boyunca gözlenmiş. Her biri bir dakika olmak üzere üç farklı devre gözlenmiş. Şakraya konsantre olmadan önceki devre, konsantrasyon sırasındaki devre ve konsantrasyon sonrasındaki devre. Şakraya konsantrasyon sırasında, konsantrasyon öncesi ve sonrasındakine göre artan ölçüde bir titreşim yoğunluğu izlenmiştir. Bu, bir şakraya zihinsel yoğunlaşmanın onu harekete geçirerek artan oranda enerji yaymasını sağladığı yolundaki düşünceyi destekleyen deneysel bir kanıttır.

 

İnsan Bedeni ve Gizli Anatomisi

Çevremizdeki her şey enerjinin yoğunlaşmış formu olan atomlardan oluşmuştur. Bütün cisimler ve canlı organizmalar çevreyle sürekli bir enerji alışverişi halindedir. Canlı organizmalar madde ve enerji dönüşümünü gerçekleştirebildiği sürece canlılık dediğimiz özelliklerini korur. Adına beden dediğimiz bu mükemmel organizasyon dışarıdan aldığı materyalleri ihtiyaçlarına en uygun biçimde enerjiye dönüştürüp bu enerjiyi en uygun yerde kullanabilecek şekilde programlanmıştır. Bu görüş gerek fizik biliminin gerekse biyolojinin deneysel çalışmalarına dayalıdır.

Ancak M.Ö dönemlerden günümüze kadar gelmiş olan ve son yıllarda bazı bilim adamlarınca da deneysel çalışmalar sonucu ispatlanabilen başka bir görüş daha vardır.

Bu görüş ise şunları öne sürer:  “canlılık yalnızca algılayabildiğimiz fizik düzey etkileşimleriyle değil aynı zamanda tüm evrene yayılmış bir yaşam enerjisi ya da vital güç yardımıyla sürmektedir. Bu enerji ya da güç alanı var olmaksızın fizik yaşam var olamaz.”

Canlı ve cansız her varlığın çevresinde çıplak gözle görülemeyen bir enerji alanı vardır. Bu enerji alanına genel olarak aura denir. Atomik yapısı olan her şey bir auraya, kendisini çevreleyen bir enerji alanına sahiptir.

 Canlı maddenin atomları, cansız maddenin atomlarından daha aktiftir ve titreşimleri daha yüksektir. Bu nedenle ağaçların, bitkilerin, hayvanların ve insanların enerji alanları daha kolay saptanabilir ve görülebilir.

Olağan durumlarda insanın enerji alanı, yalnızca bu konuda gelişmiş bir yeteneğe sahip olan kişilerce görülebilmektedir. Bazı bireyler doğuştan bu yeteneğe sahiptir. Bazen bu yetenek, kişinin yaşamının belirli bir anında kendiliğinden ortaya çıkabilir. Bazılarında ise, genellikle spritüel nitelikteki bazı uygulamalar ve disiplinlerle geliştirilebilir.

Tüm kadim öğretilerde ve çeşitli kültürlerin geleneklerinde insan bedeninden dışarı taşan ve durugörü yeteneği olan psişik insanlar tarafından gözlenebilen enerji alanına aura veya enerji beden denmiştir. Bedene hayatiyet kazandıran ruhi enerji 5000 yıllık geçmişe dayanan Hint yoga ekollerinde prana, Çin tıbbında ise Ch’i veya ki olarak adlandırılmıştır.

Tantra yoga öğretilerine göre insanın üç bedeni ve onlara bağlı olan ve her biri varlığın üç ayrı boyutunda olmak üzere üç zihni vardır. Bu beden ve zihinler, farklı varlıklar değil organik bir bütünün parçalarıdır. Her biri kendi boyutu için gerekli ve bu boyuta özgü prana türü tarafından korunur. Her beden-zihinde prana akışı’nı kontrol etmek için enerji merkezleri ve bir enerji kanalları sistemi vardır. Bu kanallara nadi, onları kontrol eden merkezlere de şakra adı verilir.

Bazı ekollerde ise insan bedeninden dışarı taşan auranın yedi katmanı vardır. Bu katmanların ilk dördü; astral beden, duygusal beden, mantal beden ve kozal beden olarak adlandırılır.

 İnsanın gizli anatomisi deyince; aura veya auranın katmanları olarak algılanan enerji bedenler, nadi denilen enerji kanalları ile şakralar akla gelir. İnsan dediğimiz sistem, fizik ve fizik ötesi boyutlarıyla bir bütündür. Bu bütünlüğün görünür olan fizik yanı bilim kanalıyla pek çok yanıyla bilinir kılındığı halde fizik ötesi alanı 1950’ lerden sonra bilim kanalıyla da incelenmeye başlanmıştır.

 

Enerji Merkezleri: Şakralar

Şakralar daha yüksek boyutlardan gelen hayat enerjisini alıp dönüştürerek fizik bedene aktarır. Şakralar harekete geçirilip uyandırıldıklarında insan sadece varoluşun daha yüksek alemleri hakkında bilgilenmekle kalmaz, ayrıca bu alamlere girecek ve sonra da daha aşağı boyutları destekleyip onlara hayat verecek gücü de kazanır.

İnsanın enerji alanında yedi tane ana şakra ile sayıları farklı ekollere göre değişen ikincil şakralar vardır. Bu yedi şakra tarafından soğurulan prana, nadi ağı tarafından fizik ve enerji bedenlere dağıtılır. Şakraların, omurgada bulunan merkezi kanala bir çiçeğin sapları gibi görülen kanallar ile bağlandığı kabul edilir. 

Kök şakrası

Kuyruk sokumunun altında cinsel organla makat arasında bulunur. Genellikle kırmızı olarak gözlenir. Kundalini denilen enerjinin kök şakrada uyuduğu kabul edilir. İçgüdüsel faaliyetlerin sağlıklı olmasını ve cinselliği düzenler. Yaşama isteğimizle ilgilidir ve bedene fiziksel canlılık desteği verir. Duygusal ve psikolojik travmalar kök şakranın düzensiz çalışmasına neden olur. Bu nedenle yaşama sevincinde azalma, halsizlik ve yorgunluk, isteksizlik olduğu kabul edilir.

Karın altı şakrası:

Cinsel organın bittiği yerde karnın alt tarafında bulunur. Hırs ve arzularla ilgili fonksiyon görür. Hayatsal faaliyeti düzenler. Cinsel organlara ve bağışıklık sistemine enerji desteği verir. İdrar sistemini, adrenalin bezlerini kontrol ettiği düşünülür. Uyandırıldığında psişik yetenekler artar. Psikokinezi yeteneği güçlenir.

 Mide ’solar pleksüs’ veya güneş sinirağı şakrası:

Göbek deliği civarında bulunur. Mide, karaciğer, safra kesesi, pankreas, dalak ve sinir sistemine enerji desteği verir. Sindirim faaliyetlerini düzenler. Sezgilerimizle ilişkilidir. Evrende kim olduğumuzla ilgili duyularımızı güçlendirir.

 Stres veya duygusal problemler, heyecan, kızgınlık, korku, sevgi gibi titreşimleri düzenler. Diğer varlıklara olan sevgi hissini güçlendirir. Uyandırıldığında trans medyumluğu, durugörü, telepati, ruhsal içgörü gibi yetenekleri harekete geçirir.

Kalp şakrası:

İki göğsün ortasında bulunur. Kalp, akciğer, timüs bezi, akciğer–mide siniri ve sırtın üst kısmına enerji gönderir. Fizik bedenin zinde olmasında rolü vardır. Yüksek bilinç boyutları, sevgi, irade ve var olma anlayışı ile ilintilidir. Ruhsal değişimde esas etmendir. Tüm şakra sisteminin bütünleşmesini sağlar. Sevgi ve irade dengede olduğu zaman iyi çalışır.

Uyandırıldığında sürekli bir iyimserlik hali yaşanır. Psişik şifa gücü artar. Uzaktan şifa yapılabilir. Şifacı ruhsal enerjiyi ve kendi astral bedenini başka birinin astral bedenine yönlendirip onun bedeninde iyileştirici etkiler sağlamaya muktedir hale gelir. Diğer varlıkları kendi enerji alanı içine alabilir. Canlı altın sarısı ve yeşil renklidir.

Boğaz Şakrası:

Boğazın ön tarafında bulunur. Tiroit ve paratiroit bezlerine, bronşlara, akciğere enerji sağlar. Şarkıcılarda, konuşmacılarda daha parlak ve hızlı hareketlidir. Kendini ifade etmeyle ilişkilidir. Gümişi mavi renktedir.

Uyandırıldığında fizik ötesi boyutlar; geçmiş, gelecek ve şimdi bir arada görülebilir. Bir varlığın geçmiş hayatları algılanabilir. Her şeyin geçiciliği idrak edilir. Sesin majik etkisini sağlar.

Alın şakrası:

Alında bulunur. Hipofiz bezine, beynin alt kısmına, kulak, burun ve sinir sistemine enerji sağlar. Mavi mor renklidir. Pek çok ekolde üçüncü göz denir. Uyandırıldığında durugörü mümkündür. Ulusların ve dünyanın karması açıkça görülebilir. Bireylerin karmasını değiştirme gücü verebilir. Daha üst düzeylere tekâmülü sağlar.

Taç veya tepe şakrası:

Başın tepesinde bulunur. Genellikle beyaz veya mor renkli tanımlanır. Beyne ve özellikle epifiz bezine enerji gönderir. Bu şakra sağlıksız ise diğer tüm şakralarda da düzensizlik olur. Diğer şakralara göre ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bireyin spritüel niteliğini ve şuur durumunu gösterir. Bireyin şuurlu evrim düzeyini açığa vurur.

Uyandırıldığında, doğrudan bilme, durugörü deneyimi daha çok güçlenir. Başkalarını çok rahat etkileyebilme yeteneği kazanılır. Özellikle ruhsal şifa yeteneklerini güçlendirir. Bedenli varlıklara musallat olmuş bedensiz varlıklar ile irtibat kurularak onların ikna edilmesi sağlanır. Obsesyon dahil pek çok hastalık iyileştirilir.

 

Nadiler: Enerji Kanalları

Bazı öğretiler bedende 72.000, bazı öğretiler ise 340.000 nadi olduğunu söyler. Bunlardan 10, 12 veya 14 nadinin çok önemli olduğu kabul edilir. Bunların içinde ise üç ana nadiye özel önem atfedilir. Suşumna, İda ve Pingala. Bazı kaynaklar suşumnanın omuriliğe, ida ve pingalanın da omuriliğin iki tarafındaki sempatik sinir sistemi ana hatlarına karşılık geldiğini söyler.

Upanişadlar ve diğer kaynaklara göre ise suşumna, omuriliğin merkez kanalında yer alır. İda ve pingala da kök şakrasının iki tarafında başlayıp her iki burun deliğinde sona erer. Fizik bedendeki nadiler ile akupunktur meridyenleri temelde aynı şeyler olarak kabul edilir.

Şakraların Uyandırılması

 Şakraları uyandırmaya yönelik olan yoga hareketleri yani mudralar vardır. Bu yöntemler çok eski çağlardan beri yoga ve çeşitli ekollerde uygulana gelmiştir.  Bilinen kaynaklardan biri 10. yy. da Guru Goraknath tarafından yazılan bir kitapçıktır.

Bu kitapçıkta da anlatıldığı gibi mudra ve asana denilen beden duruşları gevşeme, konsantrasyon ve nefes egzersizlerine dayanır. Genel anlamda “mudra” terimi bütün şakra uyandırma yöntemlerini içerir. Bunlar sadece vücut hareketleri değil, öğrencinin içsel varlığında güçlü bir psişik etki oluşturarak ruhsal ilerlemesini kolaylaştırır. Başlıca amaç; kundaliniyi uyandırmak, astral boyutta prananın farkında olup üzerinde kontrol sahibi olmak ve çeşitli paranormal yetenekler geliştirmektir. Gelişen paranormal yetenekler aynı zamanda hem bireyin bedenindeki rahatsızlıkları giderir hem de bu birey ruhsal şifa uygulamaları yapabilir. Pranayı kendi iradesiyle süptil şakralar ve nadiler yoluyla iletebilir.

Asananın anlamı, vücut ve zihnin rahatlayıp bütünleştiği sabit bir “duruş” tur. Birkaç yüz asana günümüze kadar gelmiş ve bunlardan yalnız 84 tanesi kitaplarda tarif edilmiştir.

Şakraları iyi bir rehber denetiminde uyandırmayan bireyleri çok çeşitli tehlikeler bekler. Öyle ki birey uyandırılmış kundaliniyi ve şakrayı denetleyemezse ölebilir.

Şakraları doğru yöntemlerle uyandırıp çalışır hale getiren bir kişi, varoluşun daha yüksek evrelerine ulaşır. Şakraların açılması kişiyi ilahi dünyaya, diğer bir deyişle yüce benliğin dünyasına taşır.

Her teknikte olduğu gibi gerek yoga uygulamalarında, gerek meditasyon ve şifa çalışmalarında etkili ve kalıcı sonuçların elde edilmesi için, yetkin bir öğrenmenden gerekli bilgiyi ve uygulama pratiklerini öğrenme, düzenli uygulama ve özdisiplin şarttır. Bir metodun doğru bir şekilde ve sonuca ulaşmayı sağlayacak kadar yeterli sürede uygulanmamasından dolayı elde edilemeyen pratik beceriler, o teknik ve metodun yanlış, eksik veya işe yaramaz olduğunu değil uygulayıcının sabırsız, özdisiplinden yoksun ve kendi iç enerjilerini kristalize edemediğini gösterir.

 

Kaynak: Şakra Teorileri

Yazan: Dr. Hiroshi Motoyama

Ruh ve Madde yayınları

   
       

Sayfa başı