|
||||||||||||||||||||||||||||||||
|
ENERJİ TIBBI VE ŞİFACILIK
Fadime Çelik
Stanford Üniversitesi fizik mühendisliğinden 1992 yılında emekli olmuş olan ve kuantum fiziği alanındaki çalışmalarıyla da bilinen Prof. William Tiller, yıllar önce bir kehanette bulunur gibi “geleceğin tıbbı kontrol edilen enerji alanlarına dayalı olacaktır.” Demiş. Tiller’in bu sözü söylediği yıllarda geleneksel tıp tanı ve tedavi alanında bugün sahip olduğu biyomedikal cihazların pek çoğuna sahip değildi. Tanı koymak için kan analizi, röntgen gibi klasikleşmiş yöntemleri kullanmaktaydı. Oysa günümüzdeki tıp teknolojisi enerji alanlarını okuyan, noninvasif1 tarama teknolojileri diye tanımlanan yöntemleri de kullanmaya başlamıştır. Elbette ki bu yöntemlerin gelişmesi kuantum fiziğindeki gelişmelere bağlıdır. Kuantum fiziğinin madde ve enerjinin doğasıyla ilgili olarak ortaya koyduğu veriler biyomedikal mühendisliğinin de doğmasına neden olmuştur. Artık günümüzde tanı koymak için kan analizi, röntgen gibi klasik yöntemlere başvurmanın yanı sıra daha ince seviyelerde ne olup bittiğine dair enerji okuyan cihazlardan da yararlanılmaktadır. Çünkü kuantum fizikçileri kimyasallar veya hücreler tarafından yayılan frekansları analiz edebilen enerji tarama cihazları geliştirmişlerdir.
Bu cihazların bazıları bedendeki doku ve organlar tarafından yayılan
enerji tayfını okuyabilmektedir.
Bilgisayarlı tomografi,
MRI ve pozitron emisyon tomografi (PET) tarama, süper iletken kuantum
girişim aygıtı gibi medikal aletler hastalıkları noninvasif bir şekilde
saptayabilmektedirler.
Hücrelerden ve dokulardan
çevrelerine yayılan enerjiler artık hekimlere tanı koyma süreçlerinde en
gerçekçi “bilgi”leri vermektedir.
Hekimler enerji okuyan cihazlar
sayesinde taranmış resimlerdeki sağlıklı ve hastalıklı dokunun
karakterindeki spektral enerjiyi ayırarak iç hastalıkları teşhis
edebilmektedirler. Çünkü
hastalıklı doku çevresindeki sağlıklı dokulardan farklı olarak kendine
özgü bir enerji yaymaktadır. Cihazlar tarafından tespit edilen bu
enerji hekimlerin tanı koymalarını sağlamaktadır. Günümüzde Rusya’da ve
bazı batılı ülkelerde dokulardan ve bedenden çevreye yayılan enerjileri
algılayan ve organların genel sağlık halleri hakkında son derece
isabetli tespitlerde bulunan Kirlian cihazı ve GDV cihazı da
kullanılmaktadır.
Organların şu anki sağlık durumları ile ileriki
zamanlarda gösterebileceği olası sorunlar tespit edilebilmektedir.
Sağlıklı veya hastalıklı dokular gibi insanlar, bitkiler, hayvanlar hatta bizim cansız diye kabul ettiğimiz kayalar, kristaller, doğal su kaynakları, enerji alanı içinde bulunan ve fizik bedende hastalık oluşturan / oluşturabilecek olan, ruhsal şifacılar tarafından da blokaj olarak adlandırılan enerji kümeleri de kendilerine özgü bir enerji dalgaları yaymaktadır. Aslına bakarsanız hastalıklı doku veya organlardan çevrelerine yayılan enerjilerin biyomedikal cihazlar tarafından algılanması insanlık tarihi açısından bakarsak çok yakın bir geçmişte başlamışsa da bu enerjilerin psişik yetenekleri olan insanlar tarafından algılanması insanlık tarihi kadar eskidir.
Şamanlar ve ruhsal şifacılar sağlıklı olmayan doku ve organlardan
yayılan titreşimleri yani hastalıkların sebebi olan enerji dalgalarını
algılayıp, insan enerji alanından uzaklaştırarak öncelikle enerji
bedenin normal ritmine dönmesine dolayısıyla da hasta bedenin
iyileşmesine aracılık etmektedirler. Batı medeniyetinin pek çok kültüre
egemen olmasıyla birlikte iletişimi ve haberleşmeyi konuşulan ve yazılan
dile indirgediğimiz için birbirimizle ve doğayla olabilecek en aracısız
iletişimi, enerji alanları aracılığıyla gerçekleşen doğal iletişim
sistemimizi köreltmiş duruma geldik. Oysa şu anda da, yani dünya yılıyla
2013 dediğimiz zamanlarda da bu yetilerini aktif bir şekilde kullanan
yerel kültürler, kabileler, şamanlar ve ruhsal şifacılar hala mevcut.
Örneğin Avustralya’daki aborjinler
çölde iletişimi, “bilgi alıp”, “bilgi iletmeyi” telepati ile
sağlamaktalar. Birbirlerinin zihinlerini okuyabilmekteler. Ayrıca
değişik şarkılar söyleyerek ve ince sesler çıkararak damarlarda dolaşan
kanın akışını değiştirerek ve vücutta bulunan hücrelere seslenerek
organizmada veya deride bulunan kesik ve yaraları iyileştirme özelliğine
sahipler. Peki, bunu nasıl yapmaktadırlar? Uyumlu rezonansla. Gelin
şimdi rezonans olayını açıklayalım.
Yapıcı ve Yıkıcı
Müdahale Nedir?
Eğer durgun bir havuza küçük bir taş atarsanız düşen taşın üzerindeki enerji suya geçer. Sudan geçen enerji dalgaları suyun yüzeyinde giderek genişleyen halkalar şeklindeki su dalgalarına neden olur. Eğer suya aynı anda birden fazla taş atılırsa, her kaynaktan yayılan enerji dalgaları birbirine karışır ve böylece iki veya daha fazla dalganın bir noktada birleştiği karışık dalgalar oluşur. Bu karışma ya yapıcıdır (enerji çoğaltıcı), ya da yıkıcıdır (enerji tüketici.) Eğer aynı boyuttaki iki taşı aynı yükseklikten aynı anda suya bırakırsak suya düşen taşların her birinden kaynaklanan dalgalar bir noktada birleşir. Dalgalanmaların birbiri üstüne geldiği noktada, etkileşim içindeki dalgaların birleşen gücü ikiye katlanır ki bu olaya “yapıcı müdahale ya da uyumlu rezonans” denir. Taşlar düzenli atılmadığı zaman enerji dalgaları da düzenli olmaz. Bir dalgalanma yükselirken diğeri düşer. Birleşme noktasında bu eş zamanlı olmayan enerji dalgaları birbirini götürür. Dalgalanmaların birbiri ile birleştiği yerde enerjiyi ikiye katlanmak yerine su hareketsiz kalır yani hiç enerji dalgası yoktur. Enerji dalgalarının birbirini götürmesi olayına ise “yıkıcı müdahale ya da uyumsuz rezonans” denir.Enerji dalgalarının davranışı biyotıp için oldukça önemlidir çünkü titreşimli frekanslar bir atomun fiziksel ve kimyasal özelliklerini değiştirebilir. Atomlar titreşimle ölçebileceğimiz daimi bir hareket halinde oldukları için, yukarıda bahsettiğimiz atılan taşların oluşturduğu genişleyen dalgalara benzeyen dalga şekilleri oluştururlar. Her atom kendine özgüdür çünkü negatif ve pozitif yüklerinin dağılımı dönüş hızı ile birleşince özel bir titreşim ya da frekans şekli oluşturur. Mesela Ella Fitzgerald gibi bir şarkıcı kristal bir kadehin atomları ile uyumlu bir notanın yankılanmasını sağlarsa kristal kadehin atomları onun ses dalgalarını emer. Yapıcı müdahale mekaniği sayesinde yankılanan sesin oluşturduğu enerjinin eklenmesi kadehin atomlarının daha hızlı titreşmesini sağlar. En sonunda, atomlar o kadar enerji emerler ki onları bir arada tutan bağı koparacak kadar hızlı titrerler. Böyle bir durumda kadeh parçalanır. İşte hekimler böbrek taşlarının tedavisinde “yapıcı müdahale” mekaniğini kullanmaktadırlar. Böbrek taşları atomları, özel bir frekansta titreşen kristallerdir. Hekimler böbrek taşındaki uyumlu frekansa odaklanırlar. ESWL denilen yöntemle vücut dışından böbreklere verilen ses dalgaları ile böbrek taşları kırılır. Örneğimizdeki kristal kadehin atomları gibi böbrek taşlarının atomları da o kadar hızlı titreşirler ki taşlar parçalanır ve dağılır. O halde
şarkılar söyleyerek, ince sesler çıkararak yani sesle şifa yapan
aborijinler, şamanlar ve ruhsal şifacılar da
“yapıcı müdahale”
mekaniğini kullanmaktadırlar. Yükledikleri enerjiyle alandaki istenmeyen
enerji dalgalarının çöküp dağılmasına ve alan titreşiminin normal
değerine dönmesine neden olmaktadırlar.
Hastalıkta Enerjetik
Değerler Düşer
Dr. Bruce Tainio, insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçen bir
alet geliştirmiş. D. Gary Young’un da yardımıyla yaptıkları araştırmada
sağlıklı insan beyninin 72-90 MHz, sağlıklı insan bedeninin (Gündüz)
62-68 MHz, soğuk algınlığı belirtilerinin 58 MHz, grip belirtilerinin 57
MHz, kanserde 42 MHz,
işlenmiş/konserve yiyeceklerde 0 MHz, kuru otlarda 12-22 MHz, taze
otlarda 20-27 MHz, esans yağlarında 52-320 MHz olduğunu tespit
etmişlerdir. Demek ki hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş
göstermeye başlamaktadır.
Bu kıymetli araştırmanın gösterdiği gibi hastalığın sebebi hücre, doku
veya organların enerji alan frekanslarının normalin altına düşmesidir.
Bir şifacı ise transfer ettiği enerjilerle enerji alanı içinde lokalize
olmuş bulunan ve yaydığı titreşimlerle organ veya dokuların olağan
titreşimini çökerten blokajları dağıttığı gibi, düşmüş olan titreşimi de
tekrar yükseltir. Nitekim
nükleer fizikçi Dr.
Robert Beck’in ölçümlerine göre şifacılar şifa eylemi sırasında
“yapıcı müdahale” mekaniği sayesinde yeryüzünün manyetik alanı olan
Schumann dalgalarıyla hem frekans hem de faz bakımından senkronize hale
gelmekte yani uyumlu rezonansa girmekte ve şifa için muazzam bir enerji
kaynağını kullanmaktadırlar, yani o kaynaktan enerji aktarmaktadırlar.
Dolayısıyla şifa eylemi de “yapıcı
müdahale” ile gerçekleşmektedir. Böylece hücreler hastalığın sebebi
olan etkenlerin ortadan kaldırılmasıyla, düşük titreşimlerin tekrar
normal değerlerine yükseltilmesiyle kendi kendini iyileştirecek
metabolizmayı harekete geçirmektedir. Yani hücreler olağan madde ve
enerji döngülerini başarıyla gerçekleştirmeye başladıkları için sağlıklı
olma haline geri dönmektedirler.
Sesle Şifa ve Yapıcı
Müdahale
Geçenlerde biri İngiltere’de yaşayan iki arkadaşım bir akşam evime gelmişlerdi. İngiltere’de yaşayan arkadaşım bir durugörür. Diğer arkadaşım karın bölgesinde bir ağrıdan söz etti ve benden şifa yapmamı rica etti. Ayağa kaldırıp enerji alanını taradığımda gerçekten de karın bölgesinde çok farklı bir titreşim alanı vardı. Odaklanıp şifa yaparken durugörür arkadaşım da algılamalarını paylaşmaya başladı. Ellerimden beyaz bir ışık fışkırdığını ve karın bölgesinin üst kısmında bulunan siyah-kahverengi bir kümenin yavaş yavaş gevşeyip genişlemeye başladığını söyledi. Ben de sesle şifa yapmaya ve olası değişimlerle ilgili geri bildirim almaya niyet ederek ve onlara bir şey söylemeyerek enerjiyi içimde toplayıp karın bölgesine yüksek bir sesle bağırdım. Durugörür arkadaşım gördüklerini şaşkınlık içinde aktardı. Ben bağırınca, siyah-kahverengi olan şeyin tuz buz olup topluiğne parçaları gibi dağılıp gittiğini söyledi. Hint, Tibet ve Nepal kültüründe
blokajların dağılıp gitmesinde ve bedenin kendi doğal ritmine tekrar
kavuşmasında 5000 yıl kadar öncesinden beri ses çanakları da
kullanılmaktadır. Bu çanaklar
bakır, pirinç, gümüş, altın, demir, cıva, kalay
gibi metallerden veya karışımlarından özel olarak yapılır. Belli bir
tempoda ve vuruş hızında çanağa vuruldukça etrafa yayılan ses dalgaları
tıpkı göle atılan taşların oluşturduğu dalgalar gibi beden içindeki suda
hareket ederek tıkanmış meridyenleri açar. Vücut içi sıvılarının, kanın
hareketini artırır.
Enerji alanındaki blokajları çözer ve beden
kendi kendini iyileştirmeye başlar.
Psişik Saldırılar ve
Yıkıcı Müdahale
Peki, insanların hayatında “yıkıcı müdahale” de olmakta mıdır? Ne yazık ki zaman zaman olmaktadır. Örneğin bazı kişilerle karşılaştıktan sonra veya bir tartışmadan sonra “hiç enerjim kalmadı, sanki elim ayağım çekildi, tükendim, bütün enerjim bitti” denir. Ya da gece yarısı loş ve ıssız bir sokakta yürürken birdenbire duyulan ürkütücü bir ayak sesi, saldırgan bir canlıyla karşılaşmak vb. bir anda insanı güçsüz kılabilir. İşte bu ve benzeri durumlarda aslında bize olan enerji kaybıdır. Yani taşlar düzenli atılmadığı zaman oluşan enerji dalgalarının birbirini götürmesi şeklindeki yıkıcı müdahale gerçekleşmiştir. Enerji alan titreşimleri düşmüştür. Ayrıca nazara uğramak, kara büyü, lanet ve beddua enerjilerine maruz kalmak dediğimiz durumlarda da sisteme dışarıdan gelen enerji tıpkı dalgaların birbirini götürmesi ve enerji dalgasının hiç kalmaması gibi yıkıcı bir etki yaratır. Hatta bu etkiler alanda kalıcı hale gelebilir. Yani kötü niyet yüklenerek yönlendirilmiş enerji kişinin enerji alanında kalıp o kişiyi içten içe negatif yönde etkilediği gibi fiziksel, zihinsel veya psikolojik sorunlara da sebep olabilir. Yani kişi psişik saldırıya maruz kalmıştır. Enerjinin
doğasında odaklanmış dikkat enerjileri yönlendiren temel unsurdur.
Burada kişinin niyeti saf, temiz ve yardım etmeye yönelikse yapıcı
müdahale, zarar vermeye yönelikse yıkıcı müdahale mekaniği işlemektedir.
Şifacıları olağan insanlardan farklı kılan temel unsur sevgi, şefkat ve
yardım etme hisleriyle birlikte vicdani kriterlerinin rehberliğinde
yapıcı müdahale yani uyumlu rezonans ilkesini kullanmaktaki ustalığıdır.
Hekimler ve Şifacılar
İşbirliği Yapmalıdır
Prof. William Tiller’in yıllar önce dediği gibi
geleceğin tıbbı kontrol edilen
enerji alanlarına dayalı olacaksa hekimler ve şifacılar
işbirliği yapmalıdır. Hükümetlerin sağlık programlarını gözden
geçirmeleri ve yeni çözüm yolları bulmaları kaçınılmaz noktalara
gelmiştir. Yepyeni biyomedikal cihazların ve binlerce çeşit ilacın
kullanıldığı günümüzde ne yazık ki
“yaygın tıp” birçok açıdan tıkanmış durumdadır. Bunu pek çok
saygıdeğer hekimlerimiz de dile getirmeye başlamıştır. Sadece ülkemizde
değil pek çok ülkede hasta sayısı giderek artmaktadır. Devletlerin
ekonomileri sosyal sağlık giderlerini kaldıramayacak noktalara gelmeye
başlamıştır. Diyabet, depresyon, böbrek yetmezliği, kanser, tansiyon
sorunu ve daha birçok problem katlanarak artmaktadır. Hekimler
ustalaştıkları alanlarda destek verirken enerji alanı üzerinde
çalışabilen ve farklı tekniklerde ustalaşmış olan şifacılarla, regresyon
terapistleriyle, ses terapistleriyle, homeopatlarla, akupunktur ve
medikal masaj uzmanlarıyla, refleksolojistlerle, doğal beslenme
uzmanlarıyla, aromaterapistlerle yani holistik şifaya destek verebilecek
tüm meslek gruplarıyla işbirliğine gidebilirlerse Tiller’in kehaneti
asıl o zaman gerçekleşmiş olur.
|
|||||||||||||||||||||||||||||||