anasayfa hakkimizda linkler iletisim
   
   
   
SİTE PLANI
Şifa Nedir
Bireysel Hizmetler
Uygulamalar & Teknikler
Eğitimler
Psişik Korunma
Aura ve Enerji Alanı
Tamamlayıcı Yöntemler
Ruhsal Şifacılar
Yazılar
Kitaplar
 
 
 
   

DÜŞÜNCE FORMLARI

 

Fadime ÇELİK

(Şifacı, Şifa eğitmeni ve Regresyon terapisti)

 

 

Olağan hayat içinde pek çok olay yaşar, çeşitli deneyimlerden geçeriz. Her deneyim pozitif veya negatif olabilen duygular içerir. Duygunun şiddeti deneyimin derinliğine ve kişinin kendi gerçeklik algısına göre değişkenlik gösterir. Örneğin aynı olayın muhatabı olan iki kişiden biri bu olay nedeniyle şiddetli bir kızgınlık hissederken, bir diğerinin hissettiği kızgınlığın dozu oldukça düşük olabileceği gibi bu kişi başka bir duygu da hissedilebilir.

Duygular ve düşünceler enerjetik bir güçtür. Bu güçler geçmişten günümüze, bilincimizin uzak geçmişinden transfer edilebildiği gibi bu hayattaki deneyimlerden de kaynaklanabilmektedir. Benzer deneyimlerle hissedilen duyguların giderek pekişmesi onlara ait düşünce formlarını ya da ayrışmış düşünce şekillerini oluşturur ve güçlendirir. Oluşan düşünce formları enerji olarak beslenmediği zaman yavaş yavaş kendiliğinden dağılır. Ancak beslendikçe güçlenir ve kendi formunu kazanır.

Her düşünce formu kendi gerçeklik tanımlamasını içerir. Örneğin; “insanlar zalimdir, aşık olmak zayıflıktır, sevmezsem güvenemem, ben kötüyüm, bunu asla tekrar yapmayacağım, kendimden nefret ediyorum” gibi düşünce formları enerji alanımızın başka bir deyişle auramızın çeşitli katmanlarına yerleşir.

“Suçluluk, korku, öfke” gibi duyguların oluşturduğu düşünce formları enerji alanımızın duygusal beden denilen katmanında bulunurken “kimseye güvenemem, ben kötüyüm, bütün erkekler acımasızdır” gibi sınırlayıcı inanç kalıpları yani zihinsel kararlar enerji alanımızın zihinsel beden denilen katmanında bulunur.

 

Düşünce Formları Gözlemlenebilen Gerçekliklerdir

Bu düşünce formları enerjik olup durugörürler tarafından gözlemlenebilen gerçekliklerdir ve çeşitli yoğunluklarda renkler yayarlar. Bunların yoğunlukları, biçimi, büyüklüğü kişinin verdiği enerji ya da öneme göre değişir. Düşünce formları kendilerini oluşturan kişinin alışkanlık haline gelmiş düşünceleri ile yaratılır ve beslenir. Düşünce ne kadar kesin ve açıksa düşünce formu da o kadar kesindir. Bu düşüncelerle el ele giden duyguların doğası ve gücü; düşünce formuna rengini, yoğunluğunu ve gücünü verir.

Örneğin “terk edilme” korkusunun sürekli düşünülmesi bir düşünce formunu oluşturabilir. Bu düşünce formunun yaratıcısı, sürekli olarak, bu kesinlikle olacakmış gibi davranır. Böylece düşünce formunun yaydığı enerji, bireyin enerji alanını olumsuz yönde etkiler. Şuurlu ya da şuursuz olarak bu düşünce formu güçlendikçe, korkulan sonun gerçekleşmesi ihtimali de artmış olur.

 

Düşünce Formları Etkin Bir Güçtür

Düşünce formları genellikle kişilik ile uyumludur ve özellikle dikkati çekmezler. Bu düşünce formlarının oluşması çocukluk dönemlerine de rastlayabilir. Daha sonra gelişen kişilikler ile pekişir ve enerji alanı içinde taşınan süptil, ince seviyeli valizler gibidir. Bu düşünce formları ya da inanç sistemleri kişinin dış gerçekliğinde pek çok “etkiyi” çeker. Birey yaşam deneyimleri, öğrenmeleri ve büyüklerini taklit ile edinebildiği bu düşünce formlarının enerjisini yaymaya devam ettiği sürece onların esiri gibi davranmaktan kendini alamaz. Adeta kendi içinde ama kendinden bağımsız güçlerin etkisi altında gibidir. Birey etkin bir sağaltıma muhatap olmadığı sürece kendini bu kronik devirden kurtaramaz. Genellikle yaşamdaki şoklar veya ciddi hastalıklar bu döngüyü kırmak üzere olsa da derin sebep yerinde durdukça, gereken anlam veya mesaj biliçalanında bir idrake neden olmadıkça, yaşam bu otomatik mekanizmaların döngüsüyle devam eder. Bunların çözümlenmesi yapılmadığı sürece etkilerini sonraki hayatlarda da sürdürebilir. Tecrübelerin gösterdiğine göre bu hayatta etkisini gösteren düşünce formlarının bir kısmı önceki hayatlardan da transfer edilmiş olabilmektedir.

Düşünce formları belli bir süre aura içindeki bir katmanda sabit ve hareketsiz bir biçimde kalabilir. Ancak herhangi bir deneyimle hissedilen çeşitli duygular tarafından tetiklenir. Tetiklendikçe uyanan bir güç gibi kişiyi o duygu veya inanç seline çeker. Önlenemeyen bir öfke, sinirlilik, güvensizlik, yalnızlık hissi, fiziksel hastalıklar gibi tezahürleri olur.

Enerji alanının çeşitli katmanlarındaki düşünce formları pasif durumdaki parazitler gibi sessizce bekleyebilir. Bu hayatta, geçmişteki duyguyu veya inancı tetikleyecek benzer deneyimler söz konusu olduğu an enerji olarak uyanır ve tetiklenmiş olur. Tetiklenip güçlendiğinde duygu, tavır, tutum ve davranışlarımızı belirleyen egemenliklerini sergilemeye başlarlar. Bunların gücüyle orantılı olarak fizik bedende çeşitli sağlık sorunları veya reaksiyonlar baş gösterebilir.

 

Düşünce Formlarına Ulaşılabilir

Bu düşünce formlarına çeşitli beden çalışmalarıyla, bedensel ve zihinsel gevşeme uygulamalarıyla, meditasyonla, psişik şifacılıkla, hipnoterapi ve regresyon gibi terapi teknikleriyle ulaşılabilir. İlgili duygular ifade edilerek bu düşünce formları şuurun odağına getirilebilir ve bu duygular hafifletilerek söz konusu düşünce formunun enerjisinin çözülüp dağılması sağlanabilir. Bu yapıldığında o düşünce formunun fizikte neden olduğu bir sorun varsa bu sorun da kendiliğinden iyileşir.

 

Şimdi, sizlerle bir iyileşme pratiği deneyimimi paylaşmak istiyorum.

Danışanlarımdan biri beş altı yıldan beri bir türlü iyileşmeyen mide ağrısı sebebiyle geldi. İki kez endoskopi yapılmış ve yüzeysel gastrit teşhisi konmuş. Doğal olarak doktorlarının önerdiği ilaçları kullanmış. Mide ağrısı zaman zaman hafiflese bile bir türlü geçmemiş.

Bu danışanımla bilinç alanındaki sebebi ararken, danışanım bir geçmiş yaşam deneyiminin içine girdi. O hayatında, oldukça eski bir şehrin yöneticisinin emrinde çalışan güvenlik görevlisi konumunda bir erkek olduğunu algıladı. Yöneticisinin emriyle pek çok insanı cezalandırdığını, kırbaçladığını anlattı. O hayatındaki ölüm anına yönlendirdiğimde, yaptıklarından dolayı güçlü bir suçluluk duygusunu beraberinde götürdüğünü keşfetti. Seans sırasında, bu suçluluk duygusunun enerjetik baskısını tam da midesinin üst kısmında sanki katı ve baskı yapan bir ağırlık gibi algıladı. O duygunun enerjisini serbest bıraktıkça yavaş yavaş bu baskının da yumuşayıp dağıldığını hissetti. Çalışmamızın üzerinden birkaç hafta geçtikten sonra beni aradı ve artık hiçbir şikayetinin kalmadığını söyledi. Bu çalışmanın üzerinden iki yıl geçti ve rahatsızlık bir daha kendini göstermedi.

Bu örnekten hareketle doktorların gereksiz, ilaçların işe yaramaz olduğu anlamı çıkmaz tabi ki. Hekimler ve ilaçlar holistik şifa anlayışının vazgeçilmez unsurlarıdır. Holistik şifa anlayışında fizik beden, duygusal beden, zihin ve ruhsal beden ayrımı yoktur. Her biri gerçekliğimizin ve kendimizi burada, fizik mekanda tezahür edişimizin farklı enerjetik boyutlarıdır. Sorunun kaynağının hangi boyutta bulunduğuna ve hangi sebeple oluştuğuna bağlı olarak izlenecek strateji, kavuşmak istediğimiz şifa haline ulaşmamızı kolaylaştırır. Örneğin bahsedilen sorunun sebebi Helicobakter pylori dediğimiz bakteri olsaydı elbette ki kullanılacak antibiyotik de iyileşmeyi sağlayabilirdi. Ancak bu bakterinin üremesine neden olan enerjetik zafiyet duygusal veya zihinsel kökenli ise hastalık tekrarlayabilirdi.

 

Kahramanlar İyileşir

Bu ve benzeri vakalar genellikle sadece şifacının ya da terapistin başarısıymış gibi algılanır. Evet bu bir terapist için başarı, belki de mutluluk öyküsüdür. Terapistin rehberliğinde çalışılmış ve sonuç alınmıştır. Ancak ben bunun gibi başarıların asıl kahramanlarının danışanlar olduğunu düşünüyorum. Bu şekilde sorunları nedeniyle yardım isteyen danışanlar kendi bilinç alanına, enerji alanının çeşitli katmanlarına bakabilme cesareti göstererek duygusal veya zihinsel yaralarını iyileştirebilen kahramanlardır. Bu kahramanlar, sorununun sebebi her ne olursa olsun, ne kadar acı verici olursa olsun onu keşfetme, onunla yüzleşebilme ve geçmişten gelen acıyı serbest bırakabilme cesaretindedirler. Hepimizin duygusal yaraları, düşünce formları, ayrışmış düşünce şekilleri var. Bu önermeyi kabul edebilenlere şu soruyu sorabiliriz sanıyorum. Bunları taşımaya devam edip gölgelerimizi beslemeye devam mı edelim, yoksa ışığa dönüştürüp özgürleşmenin şifasını mı yaşayalım? Seçim sadece ve sadece bize kalmıştır.

   
       

Sayfa başı